İkinci Dünya Savaşından sonra bir daha savaş olmasın, devletler ve milletler arasında barış ve güvenlik sağlansın düşüncesiyle oluşturulmuş olan Birleşmiş Milletler, uluslararası alanda dostça ilişkileri ve iş birliklerini geliştirmek, dünya üzerinde devletler arasında uyuşmazlık ya da sorunların çözümünde rol oynamak üzere, savaşın galip devletleri olan ABD, SSCB, Çin, İngiltere ve Fransa tarafından kurulmuştur. Milletler Cemiyeti’ne göre başarılı kabul edilebilirliği yüksek olan BM, organları bakımından da dönemin güçlü platformlarından olmuştur.
San Francisco’da 26 Haziran 1945 yılında imzalanan, 24 Ekim 1945’te yürürlüğe giren anlaşma ile Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Vesayet Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı ve Genel Sekreterlik olmak üzere 6 temel organı olan BM hazır duruma getirilmiştir (The United Nations Today). Bunun yanında 15 ihtisas kuruluşunu, çok sayıda program ve birimi de içine aldığı bilinmektedir. Ancak kuruluş döneminin özelliklerini ve galip devletlerin önceliklerini tartışmasız olarak yansıtan ve günümüzde de bu özelliklerini devam ettirmekte olan BM’nin, uluslararası sistemin mevcut güç ilişkilerini yansıtmadığı gözlemlenmektedir (Gölçek, 2019 ). Söz konusu durum ise BM yapısının adaletsizliği üzerine tartışmaları yoğunlaştırmaktadır. Türkiye açısından özellikle Suriye iç savaşı konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Dünya, 5’ten büyüktür’ ifadesi örgütün işleyişine yönelik eleştirileri gözler önüne sermektedir. Aynı zamanda Almanya, Japonya, Brezilya ve Hindistan’dan oluşan G4 grubu liderlerinin 2015 yılında 70.si yapılan Genel Kurul Genel Görüşmelerinde vurguladıkları reform talepleriyle örgüte yönelik eleştiriler kapsamlı olarak ele alınmıştır (Tonkuş, 2015). Reform çağrıları Türkiye ve Almanya tarafından büyük bir heyecanla ifade edilirken, İtalya’nın önderliğindeki Mutabakat için Birleşme Grubu (UFC) ve Afrika Grubu tarafından da zaman zaman çağrılar yapılmıştır (Ayvaz, 2019).
BM üzerine yapılan eleştiri ve reform önerileri genel olarak Güvenlik Konseyi ve Genel Kurul nezdinde alevlenirken, Soğuk Savaş boyunca ABD ve Sovyetler Birliği’nin (SSCB) diğer devletlere yönelik saldırgan siyasetini engelleyemediği ve bu devletlerin manipülasyon aracı olarak kullanmalarına yönelik olmuştur (Ataman, 2016 ). Bu durumun değişmesi ve önerilen reform taleplerinin uygulamaya geçmesi açısından önündeki en büyük engel, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından uygulanmakta olan veto yetkisinin kullanılmasıdır (Kibaroğlu, 2017). Nitekim barış ve güvenliğin sağlanmasına yönelik kararlar alabilen ve veto yetkisine sahip olan 5 daimi üyenin, dünyanın en büyük silah ihracatını gerçekleştiren ülkeler olduğu bilinmektedir.
BM organları kapsamında yer alan bölümler üzerinde yapılacak olan reformlar geçmişten günümüze kadarki dönemde BM yapısının mevcut düzen ile uyumlaştırmak üzere atılması gereken ilk adımdır. Özellikle Güvenlik Konseyinin karar alıcı niteliği sınırlandırılmalı ve veto yetkisinin kaldırılması gerekmektedir. Reform önerilerinin gerçekleşmesi açısından gereksinim duyulan ilk adımın veto yetkisinin kaldırılması olurken, bu bağlamda daimi 5 üyenin ve geçici 10 üyenin olma durumu yapısal bir değişikliğe gitmek zorundadır. Aksi takdirde etnik, kültürel, ekonomik gibi her türlü devlet çıkarlarına konu olabilecek konular yanında barış ve güvenliğin ne tür nedenlerle tehdit edildiği durumunu tartışmak da büyük bir adaletsizliği beraberinde getirmeye devam edecektir. Aynı zamanda bu daimi üyelerin dünyanın ‘büyük güçlerinden’ oluşması kabul edilemez nitelik taşımaktadır. Her ülkenin eşit şekilde yönetilmesi ve küresel sorunlara karşı da her ülkenin söz hakkına sahip olabilmesi için dünyanın 7 kıtasından bölgeler üzerine, nüfus yoğunluğuna, etnik ve kültürel yapılara, yönetim şekillerine göre 2 ya da 3 ülke şeklinde geçici üye ülkeler belirlemek şart olmalıdır.
Güvenlik Konseyinin işlevsel sorunları olduğu gibi BM’nin diğer organlarının da sorunları olduğu kabul edilmelidir. Örneğin tüm üyelerin eşit şekilde temsil edildiği Genel Kurul tavsiye niteliğinde görüşmeler gerçekleştirirken, bu görüşmelerin tavsiye niteliğinde olması hiçbir anlamda eşit temsil edilme ilkesini barındırmamaktadır. Birkaç büyük devlet tarafından yapısal bir araç olarak kullanılmaya başlayan BM, Genel Kurul altında ‘sözde’ eşit temsil ile üye devletlere adeta sus payı vermektedir. Bu durumun değişmesi açısından Genel Kurul konuların konuşulduğu ve göreli olarak değil tamamen BM’nin parlamentosu olmalıdır. Böylece Ekonomik ve Sosyal Konseyin de işlevleri bakımından ayrı bir organ olarak Genel Kurul altında çalışması gereksinimi de ortadan kalkmış olacaktır.
Aynı zamanda yeni güvenlik anlayışlarının Soğuk Savaş sonrası dönemde artış göstermesi, güvenlik anlayışlarının değişmesi, küresel sorunların artması, bilim ve teknolojinin ilerlemesi gibi nedenlerden dolayı değişen dünya ve artan uluslararası alandaki aktör çeşitliliğinin gerektirdiği düzenlemelere karşı ‘eskimiş’ bir yapıda olan BM bünyesinde Vesayet Konseyinin hala kaldırılmamış olmasını görmekteyiz. 1984’ten beri fiilen bir işlevi olmayan bu konseyin varlığını sürdürmesi de BM’nin aktifliğini modern dünyaya uyarlayamadığını göstermektedir.
Ayrıca dünya düzeninde BM’nin adil bir sistem yönetmesinin önündeki en büyük engellerin bir diğeri Adalet Divanı kuruluşunun da tavsiye niteliğinde karar alması ve bu kararın yalnızca divanı tanıyan ülkeler üzerinde bağlayıcı olmasıdır. BM dünya çapında en büyük platformlardan biridir. Burada alınan her türlü karar veya yapılan her türlü anlaşma dünya üzerinde büyük yankılara sebep olurken, bir ülkenin Adalet Divanını tanımaması üzerine yaptırımlardan muaf tutulması kabul edilemez nitelik taşımaktadır. Dünya söz konusu olduğunda üzerinde yaşayan her canlının söz hakkına sahip olması kabul edilmelidir. Bu durumda bir ülkenin daha güçlü olduğu için daha ayrıcalıklı konumda yer alması BM’nin adil olmadığı yönündeki eleştirileri artırmaya devam edecektir.
Kaynakça
Ataman, M. (2016 ). BM Nasıl Adil Bir Yapıya Dönüştürülebilir? KRİTER, C.1 S.3 .
Ayvaz, M. E. (2019). BMGK Reformu Almanya ve Türkiye’nin Karşılaştırmalı pozisyonları. SETA/Analiz, Eylül, S.295, s.14-15.
Gölçek, Ş. G. (2019 ). Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Reform Sorunsalı. Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C.12 S.4 s.467-468.
Kibaroğlu, M. (2017, Ekim). BM’de Reform mu, Rönesans mı? Nisan 25, 2020 tarihinde http://mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/mustafakibaroglu-stratejist-ekim2017-bm-reformu.pdf adresinden alındı
The United Nations Today. (tarih yok). Nisan 23, 2020 tarihinde http://www.unicankara.org.tr/today/1.html adresinden alındı
Tonkuş, S. (2015, Ekim 02). BM Güncel Tehditler Kraşısında İlgisiz Kalıyor. Nisan 23, 2020 tarihinde AA Haber: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bm-guncel-tehditler-karsisinda-etkisiz-kaliyor/396352 adresinden alındı