Max Weber’in eserleri geniş bir yelpazede sosyoloji kuramlarını etkileyecek kadar çok çeşitlidir ve yoruma oldukça açıktır. Burada size Max Weber’in hayatını anlatmayacağım, onun yıllarca üstünde düşündüğü ve incelemelere tabii tuttuğu kapitalizmin onun penceresinde hangi vasıfla yer aldığını anlatmaya çalışacağım.
Max Weber tarih ve sosyolojiyi aynı potada eriterek kavramlar deryasından ayrı gerçek tarihsel bir dünyanın varlığına işaret etmektedir. Tarihin sadece olaylardan ve sonuçlardan ibaret olmamakla birlikte kabaca bir etki durumundan da bahsetmez. Yaşanan tüm olayların bir sosyolojik penceresinin olduğunu ve nedensellik çözümlerinde tarihsel bakış açısının yanında daha büyük alana sahip olması gereken sosyolojinin varlığına değinmektedir. Kapitalizm deyince akla gelen ilk Sosyolog (ki asla Karl Marx’ın sosyolog olduğuna dair bir iddiası yoktur.) Karl Marx’tır. Ancak orada daha çok ekonomik determinizmin yer aldığı klasik Marksizm’den bahsedebiliriz. Biz ise tarihsel manada köklerine inmekten bahsediyoruz. Marx’ın yapmış olduğu şey bireyin etkisini görmezden gelerek onu sadece emek sürecinin bir parçası olarak görmektedir. Weber ise bireyin öznelliğine değinerek tarihin yegane yaratıcısı olan insana büyük önem verir. Kapitalizm ona göre sadece ekonomik olgu ve olaylar zinciri değil, bir rasyonelleşme silahıdır.

Weber yaşamının büyük bir kısmını dini araştırmakla geçirmiştir. Dinler ve ekonomi arasındaki ilişkiyi çözümlemeye çalışmıştır. Tipolojilerinden biri zevkten arınmacılık ve buna bağlı olarak iç dünyaya yönelik bir zevkten arınmacılığın Kalvenizm’i kapsaması durumuna dikkat çekmektedir. Protestanlığın bir kolu olarak karşımıza çıkan Kalvenizm’in fikir sistemleriyle kapitalizm arasında direkt olarak bir bağ kurmaktan ziyade kapitalizmi oluşturulan ruh ile bağlantı kurmayı tercih etmiştir. Weber, Kapitalizmin neden 16. Ve 17. yüzyıllarda batıda ortaya çıktığını araştırmakla işe başlamıştır. Bu ülkeleri incelerken ekonomik sistemin öncülerinin tümünün ağırlıklı olarak Protestan olduğunu keşfetmiştir. Bu durum Protestanlığın meslek seçiminde önemli bir neden olduğunu ve tersine diğer dinlerin bireyleri bu mesleklere yönelten fikir sistemleri üretemediğine dikkat çekmiştir. Kapitalizm basit bir aç gözlülükle açıklanamayacak kadar derindir. Kapitalizm Protestan ahlakının beklenmeyen bir sonucudur.

Kalvenizm’in özelliği sadece az sayıda insanın kurtuluşu seçmesidir. Ya kurtuluşu seçersin ya da lanetlenirsin! Bu yazgı fikriyle insanlar dünyaya yönelik etkinliklere ağırlık vermişlerdir. Yalnız bunun için salt çalışma eylemi yeterli değildir; aynı zamanda yalıtılmış öz denetim ve sistematikleştirilmiş bir yaşam tarzı da gereklidir. Protestanlığın kolu olan Kalvenizm insanların çalışmadığı ve para biriktirmediği takdirde suçluluk duygusu hissedeceğini dile getirilmektedir. Günahlarından arınmak için insanın çalışması gerektiğini ve “Tanrı’nın çok çalışanı sevdiğini” belirtmişlerdir. Bu yönden Protestan Ahlakı bir iş etiğine dönüşmüştür. Çalışmanın da bir ibadet sayıldığını ve her boş vaktin deyim yerindeyse “Cehenneme giden yolda bir taş” niteliği olduğunu söylemeye çalışmışlardır. Kısaca Kapitalizm, bir dini öğretinin insanlara çalışma duygusunu aşılayarak etik kurallar çerçevesinde sistematik olarak yaşamasını sağlamıştır.
Ritzer, G., & Stepnisky, J. (2014). Sosyoloji Kuramları. (H. Hülür, Çev.) De ki Basım Yayım.
Weber,M. (2017). Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu (G. Rızaoğlu) Oda Yayınları.
Sönmez. A.(2019) Max Weber Ders Notları
Tebrikler.
Çalışmak kişiyi kötülüklerden sıyırır, iyilik yolunda ilerletir.