EKONOMİK MİLLİYETÇİLİK VE MERKANTİLİZM

GİRİŞ

İnsanoğlu varoluşundan bu yana iki önemli unsur çerçevesinde hareket etmiştir; ihtiyaç ve güç. İlk çağlardan günümüze dek uzanan süreçte bu iki öğenin etkileri tarihte birçok kez karşımıza çıkmaktadır.

İhtiyacı gidermeye yönelik davranışların çatışmalar doğurması ve bu çatışmaların bir tarafın diğerine üstünlük sağlama amacı taşımasıyla en ilkel formuyla “güç” kavramı ortaya çıkar. Bireysel tartışmalardan toplumsal çatışmalara, her daim güçlü olanın kazanacağı algısı yüksektir. İşte bu toplumsal çatışmalar ve gücü elinde bulundurma isteği ile yola çıkan devletler, güç kazanma ihtiyaçlarını gidermek için diğer devletlerle amansız bir yarışa sürüklenmişlerdir. Bunlardan belki de en önemlilerinden biri olan Coğrafi Keşifler sonucunda ise uluslararası ekonomi politiğinin üç temel ideolojisinden olan ekonomik milliyetçilik, daha bilindik adıyla Merkantilizm doğmuş ve uzun bir süre dünyada egemen olan bir ideoloji haline gelmiştir.

Bu araştırmada ideolojinin kavramsal açıklamasına, ideolojinin temel ilkelerine ve merkantilizmin farklı ülkelerdeki versiyonlarına değineceğiz. 

KAVRAMSAL OLARAK EKONOMİK MİLLİYETÇİLİK VE MERKANTİLİZM

Ekonomik milliyetçilik kavramı yüzyıllar boyunca çeşitli değişimlere uğramıştır. Aynı zamanda isimleri de değişmiştir: merkantilizm haricinde devletçilik, korumacılık, Tarihsel Alman Ekolü ve Yeni Korumacılık gibi adlandırmaları da mevcuttur. [1] (Gilpin, 2011)

Merkantilizm kavramı köken olarak Latincede tüccar anlamına gelen “mercantile” kelimesinden türemiştir. Bu varsayıma göre altın, gümüş gibi değerli madenlerin birikimi zenginliğin kaynağı olarak görülmüş, bunun sağlanması için de dış ticaret, ekonomik gelişmenin tek kaynağı olarak görülmüştür. [2] (Kuyucuklu, 1995)

Robert Gilpin.

Ekonomik milliyetçiliğin temel fikri, ekonomik faaliyetlerin devlet inşası amacına ve devlet çıkarlarına tabi olduğu ve olması gerektiğidir. Tüm ekonomik milliyetçiler uluslararası sistemin işlemesinde ve organize edilmesinde devlete, milli güvenliğe ve askeri güce öncelik verir. Bu genel çerçeveden iki temel görüş çıkarılabilir. Ekonomik milliyetçilerin bir kısmı, milli ekonomik çıkarların devletin güvenliği ve kalıcılığı için gerekli asgari seviyede korunması fikrindedirler. Bu görüş “iyi huylu” merkantilizm olarak adlandırılabilir. Öte yandan uluslararası ekonomiyi emperyalist gelişme ve milli yükselme için bir alan olarak gören milliyetçiler de vardır. Bu saldırgan tutum, “kötü huylu” merkantilizm olarak da adlandırılabilir. Nazi ekonomi bakanı Hjalmar Schacht’ın 1930’larda Batı Avrupa’ya yönelik ekonomi politikası bu türün bir örneğidir.[3] (Gilpin, 2011)

Neomerkantilizm ise ağırlıklı olarak tarife dışı engellerle ulusal ekonomileri diğer ekonomilere karşı korumayı amaçlayan politika taraftarlığıdır.[4] (Demir, 2018)

MERKANTİLİZMİN TARİHSEL GELİŞİMİ

Merkantilizmin temel ilkelerinden bahsetmeden önce ana hatlarıyla ortaya çıkış biçimini bilmek gerekir. İdeolojinin ortaya çıkmış olduğu 15. yüzyılın ortalarına doğru Doğu’nun giderek zenginleşerek gücü elinde tutması ve önemli ticaret yollarında egemenlik kurmaları gibi sebeplerle Avrupa devletleri bu ticaret bölgelerine ulaşabilmek ve gücü ele geçirmek için Coğrafi Keşiflere ağırlık vermiştir. Ümit Burnu’nun geçilerek Hindistan’a ulaşılması ve Amerika kıtasının keşfiyle el değmemiş, ham madde zengini topraklara erişilmesi ile İpek ve Baharat Yolları büyük ölçüde önem kaybetmiş, Avrupalı devletler ticari amaçlarına ulaşmışlardır.

Merkantilizm.

Coğrafi Keşiflerin başarıyla sonuçlanmasının ardından keşfedilen yeni topraklardaki ham madde ve yerleşim alanları, keşiflerin önde gelen ülkeleri arasında bir güç savaşı başlatmıştır. Keşiflerde büyük rol oynayan ve önde gelen Portekiz, İspanya, İngiltere ve Fransa bu yeni kaynaklardan payını almak istemiş, Amerika kıtasında bir kolonileşme yarışı patlak vermiştir. Yeni topraklardan getirilen ve Avrupa’da daha önce görülmemiş tüketim mallarına ilgi büyük olmuş, uluslararası ticarette önemli gelişmeler yaşanmıştır. Ticaret yollarının önemini kaybetmesiyle ilgi ve güç Atlantik Okyanusu limanlarına kaymış, deniz ticareti büyük önem kazanmıştır. Bu sayede burjuva olarak adlandırdığımız, sanattan anlayan ve zengin tüccar kesimi ortaya çıkmış, bu kesim Rönesans’ın tetikleyicilerinden biri olmuş, feodal sistem zayıflamıştır.

Keşfedilen yerlere kurulan koloniler zamanla büyümüş, yerel halk bastırılıp köle ve işçi (ki o dönem yerel halk için aralarında pek bir fark yoktur) olarak çalıştırılmaya başlanmıştır. Daha önce bahsettiğimiz devletlerin yanına Almanya, İtalya ve Hollanda gibi ülkeler de eklenmiş, bu yarışta geri kalmak istememişlerdir. İşte bu gelişmelerin sonucu olarak tarih boyunca sürekli olarak bahsi geçen sömürgeci imparatorluklar ortaya çıkmıştır. Ticari kapitalizm olarak da adlandırdığımız merkantilizm ise tüm bu ülkelerde ileride bahsedeceğimiz farklı adlarıyla ortaya çıkan baskın ideolojidir.

MERKANTİLİZMİN TEMEL İLKELERİ

Merkantilizm değişen zamana ve dünya düzenine ayak uydurarak bazı dönemler şekil değiştirse de, bazı değişmez, daha doğrusu her dönem için geçerli olmuş bazı temel ilkelerinden bahsetmek mümkündür. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:[5] (Biber, 2012)

  • Bir ülkenin zenginliğinin kaynağı, ülke ekonomisine büyük miktarda altın ve gümüş madenlerinin girmesine bağlıdır. Merkantilistlere göre para miktarının artması, ekonomik kalkınmanın daha yüksek seviyeye geçişinin temel şartlarından biridir.
  • Dış ticaretin mümkün olduğunca aktif tutulması gereklidir. İdeolojiye göre dış ticaret bir ülkenin zenginliğe ulaşması için yegâne yoldur. Dış ticaret fazlası her daim mevcut olmalıdır.
  • Devlet, refah artışı için ticarete ilişkin düzenlemeler uygulamalıdır. Bu doğrultuda hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde ithalatı kısıtlayıcı ve ihracatı teşvik edici düzenlemeler uygulanmıştır. İktisadi faaliyetlerin temel belirleyicisi ve yöneticisi devlettir.
  • Nüfus artışı üretimin ve dolayısıyla da ülke refahının artışı için önemlidir. Merkantilistlere göre nüfus artışı emek arzını arttırarak ücretleri düşüreceği için ihracat ve üretim artacaktır.
  • Para, ekonominin işleyişi için önemlidir. Dolaşımdaki para miktarının artması, ticaretin gelişmesini sağlayacaktır.

AVRUPA ÜLKELERİNDE MERKANTİLİZM

Merkantilist düşünce her yerde aynı şekilde algılanmamış ve zamanla değişime maruz kalmıştır. İspanya’da Külçecilik (Bullionism) şeklinde uygulanmıştır. Cromwell tarafından çıkarılan Deniz Taşımacılığı Kanunu, İngiliz merkantilizminin deniz taşımacılığına verdiği önemi göstermiştir. Bunun sonucunda İngiltere ile sömürgeleri arasında taşımacılık tekeli İngiliz gemicilerine verilmiş, özellikle Hollanda gemileriyle taşımacılık yasaklanmıştır. Bu politika ile 19. yüzyıldaki İngiliz deniz hâkimiyeti önemli oranda sağlanmıştır.

Merkantilizm akımı Fransa’da maliye bakanı Colbert tarafından uygulandığından Colbertizm olarak ünlenmiş, sanayinin geliştirilmesine yönelik tedbirler alınmıştır. Almanya’da ise Kameralizm olarak adlandırılmış, henüz feodal evreyi yaşayan Almanya’da ideolojinin destekçileri mutlak yönetime taraftar olmuştur.[6] (Dikkaya & Üzümcü, 2017)

SONUÇ

15. yüzyıldan itibaren varlığını sürdüren ve uluslararası ekonomi politiğin üç temel ideolojisinden biri olan ekonomik milliyetçilik ya da ağırlıklı olarak bahsettiğimiz adıyla Merkantilizm, güce duyulan ihtiyacı değerli madenler ve dış ticaret fazlasını ana öğe olarak konumlandırarak uzun yıllar boyunca özellikle Avrupa’yı etkisi altında tutmuştur. Genellikle çatışmalar ve bir devlet kazanırken diğeri kaybetmelidir düşüncesiyle hareket edilmesi bu ideolojinin zayıf yönlerini oluştursa da, günümüzde yaşanan hem ekonomik hem politik gelişmelerde bu varsayımın etkileri hissedilmektedir.


KAYNAKÇA

[1] Gilpin, R. (2011). Uluslararası İlişkilerin Ekonomi Politiği. Ankara: Kripto Yayınları.

[2] Kuyucuklu, N. (1995). İktisadi Olaylar Tarihi. İstanbul: Filiz Kitabevi.

[3] Gilpin, R. (2011). Uluslararası İlişkilerin Ekonomi Politiği. Ankara: Kripto Yayınları.

[4] Demir, Ö. (2018). Uluslararası Ekonomi Politik. Eskişehir: Açıköğretim Ders Kitapları.

[5] Biber, A. E. (2012). Merkantilist İktisadi Düşünce. İktisadi Düşünce Tarihi (s. 106-123)

[6] Dikkaya, M., & Üzümcü, A. (2017). Uluslararası Ticaret ve Finans. Ankara: Savaş Yayınevi.

Gazi Üniversitesi, Uluslararası Ticaret Bölümü.
Yazı oluşturuldu 4

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön