UMUT GEMİSİ: STRUMA

Tarih boyunca insanlar önemli olayların dönüm noktası haline gelmiş geçirilen zaman dilimlerine belli isimler vermiştir. Tarih öncesi ve tarih sonrasında yazının bulunması, Kavimler göçü, İstanbul’un fethi -ki bu Batı dünyasında Doğu Roma’nın Yıkılışı olarak geçer- Fransız İhtilali gibi olaylar yeni bir devrin simgesi haline gelmiştir. İçinde bulunduğumuz Yakın Çağda meydana gelen olaylar hakkında yazılan yazılar neticesinde geçmişe dair izler ve geleceğe dair umutlar kaleme alınmıştır. Ancak tarihi ne kadar iyi bildiğimiz tartışma konusudur. Okullarda anlatılan tarih bizlere belirli bir uygulama takdirinde hazırlanarak zamanın otoriter güçlerine ayak uydurmak ve istenilen örnek vatandaş bilincine ulaşabilmek üzere hazırlanmıştır. Bu duruma karşı bir cephe alınması da saçmadır. Çünkü kişi bilinci doğrultusunda öğrenmeye kapılarını açtığı vakit kendi sosyalizasyon sürecini geliştirebilmektedir. Yazılan tarih her zaman için doğru, tarafsız ve edilgen değildir. Modern dünyanın en büyük çıkmazlarından biri de aslında tarih yazımında oluşan Ulus-Devlet anlayışını pekiştirmek ve de kendine sadık bir nesil yetiştirmektir. Tüm bunların yanında teknolojik gelişmeler ışığında küreselleşme olgusu hepimizin etrafını kuşatarak bilinenin ötesine bir yolculuk yapmaya zorlamaktadır.  Şimdi geçmişte hakkında az bir bilgiye sahip olunan -diğer olaylara nazaran- modern devrin içerisinde oluşmuş bir trajediden bahsedeceğiz.

            Her birimiz Yahudiler hakkında az da olsa bir bilgiye sahibiz. Ancak bunların doğruluğunu sorgulamaya başladığımızda karşımıza farklı ve bildiklerimizin oldukça ötesinde bilgiler çıkması muhakkaktır.Bu her konu için geçerlidir. Burada ne bir milliyetçilik ne de bir sempatizanlık söz konusudur. Anlatılmak istenen modernliğin bir sonucunda insanlığımızı nasıl kaybettiğimiz meseledir.  Modernlik kelimesi şık ve elit bir anlam olarak halk dilinde yer etmiş olsa da tahmin edersiniz ki literatürde bundan daha fazlasıdır. Almanya’da 1923 yılında kurulan toplumsal araştırma enstitüsü olan Frankfurt Okulu düşünürleri aydınlanma, bilim ve rasyonalite temelinde bireye bir özgürlük vadeden geleneklerden koparak yeni bir egemenlik biçimi anlamında kullanılan modernlik karşımıza çıkmaktadır.  Burada temel nokta olan rasyonalite kelime anlamı bakımından akılcılık olarak bilinse de aydınlanma aklının araçsal yani aklın bireyi baskı altında tutup modern dünyanın uygarlık alanını kullanarak birey üzerinde baskı şeklinde devam ettirmeye çalışmasıdır.  Max Weber’in demir kafes benzetmesi de bürokrasi dahilinde bireyin standart bir kalıba oturtulmasıdır. Akılcılık olan rasyonalite ve bürokratik kuralların rasyonel bir anlayışa sahip olmasıyla birey tüm bu kuralları içselleştirerek kendi eylemlerini meşru kılmaktadır. (Ritzer & Stepnisky, 2018)Bunca etkinin arasında birey nasıl özgür bir iradeye sahip olabilir?

Zygtmunt Bauman

Adolf Hitler’in iktidara gelişinin ardından yaşanan Holokost, Zygtmunt Bauman’a göre modernliğin ve de rasyonelliğin bir sonucudur. “Modern bürokratik rasyonelliğin bir paradigması” olan Holokost Bauman açısından anormal değil aksine modern çağın normal bir olayı niteliğindedir. Bunun esas sebebi Auschwitz (Nazilerin Polonya’da yer alan toplama kampı) endüstrileşmeyle meydana gelen fabrika sistemlerinin insanı yok etme olarak programlanmasıydı.  Alman Bürokrasisi soykırım uygulamaktan çok bir soykırım yarattı. Amaca yönelik en iyi araç olan kitlesel bir biçimde “Yahudilerden Kurtulma” durumu rasyonel bürokrasinin en sağlam ürünüydü.(Bauman, 1997) Rasyonelleşmenin tüm süreçlerine sahip olan Holokost kaç insanın ne kadar zamanda ölebileceklerinin niceliksel olarak hesaplanabileceği bir ölüm fabrikasıydı. Modernliğin yüksek uygarlık seviyesi içerisinde güven teminatı veren yapısı, Holokost ile sarsılmış yüzbinlerce insan bu kıyımdan kaçmak adına çeşitli yollara başvurmuştur. (Ritzer & Stepnisky, 2018)Güvensizliğin ve ölüm korkusunun sardığı tüm Yahudi kimliğine sahip insanlar Tevrat’ta yazılan vadedilen topraklara doğru sonu bilinmeyen bir yolculuğa çıktılar.

Struma Bulgar dilinde “Fırtına” anlamına gelmektedir. Kendisi oldukça eski bir yolcu gemisi olmakla birlikte harabe bir halde bu uzun yolculuğu yapacak gemi seçilmiştir. İnsanlığın asıl bittiği nokta burada başlamaktadır. Çünkü dağıtılan broşürlerdeki fotoğraflarla yolcuların seyahat edecekleri gemi arasında oldukça fazla fark bulunmaktadır. Fotoğraflardaki gemi Struma olmamakla birlikte yolculardan alınan yüksek fiyatlı biletler asla bunu hak etmemiştir. İnsanlar yine de Filistin’e giden yolda buna razı gelerek Karadeniz’in hırçın dalgaları arasında 12 Aralık 1941 tarihinde Köstence limanından hareket etmiştir. Struma’nın motorlarından birinde meydana gelen arıza büyük bir tepkiye sebep olmuş ancak uzun süren uğraşların ardından gemi 14 Aralık sabahında İstanbul Boğaziçi Sarayburnu’na yanaşabilmiştir.(Kakınç, 2012) Gemide başlayan dizanteri salgınını duyan Türk Hükümeti görevlendirdiği polisleri Struma’nın yanına göndererek gemiden kimsenin karaya inemeyeceği duyurusunda bulunmuştur. Diplomatik bir kriz niteliği taşıyan Yahudi Mülteciler meselesinde İstanbul’da bulunan Yahudi Cemaatleri aracılığı ve Türk Hükümetinin izni dahilinde gemiye yardımda bulunulmuş belirli aralıklarla gemiye doktor temin edilmesi sağlanmıştır.

Bu yaşanılan olayda İstanbul’daki Yahudi Cemaatleri haricinde Türk Hükümeti büyük bir çaba göstermiştir. Gemide mahsur kalan insanların güvenli bir şekilde ait oldukları yere gitmesi hususunda geminin kayıtlı olduğu Romanya büyükelçiliğiyle iletişim halinde kalmış ihtiyaçların karşılanması ve geminin tamiri için birçok seferberlik yapmaya çalışmıştır. Ancak Nazi Almanyası baskısı ve Harp halinde olan devletler bu konu hakkında duyarsız kalmış ve gemi kaderine terk edilerek Köstence’ye geri dönmesi kararlaştırılmıştır.Ancak bir buçuk ayı geçen süre boyunca insanlar açlıktan, hastalıktan ve bunalımdan vefat etmiştir.

72 gün boyunca 769 Yahudi Struma içerisinde kalarak Filistin’e gidecekleri günü beklemiştir. Gemiden yalnızca bir kadın yolcu doğum yapma vesilesiyle gemiden ayrılarak Or Ahayim Hastanesine kaldırılmıştır. 24 Şubat 1942 günü sabaha karşı nedeni üzerinde hala tartışmalar devam eden bir torpil patlaması sonucu Struma Gemisi Şile açıklarında içerisindeki 769 yolcuyla beraber karanlık denize gömülmüştür.(Kakınç, 2012)

Kimileri bunun bir Sovyet Denizaltısı tarafından batırıldığını iddia etse de olay hala gizemini korumaktadır. Onlardan geriye kalan tek şey ise doğan bir çocuk ve1880 yılında Filistin’e göç eden şairin kaleme aldığı Naftali Herz İmber’in İbrani dilinde Umut anlamına Hatikvah şiiri kalmıştır. Bu şiir Samuel Cohen tarafından bestelenerek 1948 yılında kurulan İsrail’in Ulusal Marşı ilan edilmiştir. (Seroussi,2015)

Türk Edebiyatında Struma Gemisine ilişkin; Zülfü Livaneli’nin “Serenad” adlı eseri, Hakan Akdoğan’ın Karanlıkta Bir Ninni “Struma” kitabı ve benim de yararlandığım belgesel roman niteliğinde olan Gazeteci Halit Kakınç’ın kaleme aldığı “Struma” adlı kitabı bulunmaktadır.

Modernliğin bir trajedisi olarak meydana gelen bu tip olaylar insan iradesinin edilgen olarak yapılandırıldığı ve aynı zamanda içinde yaşanılan çağın getirdiği bir durum olan rasyonaliteyle birlikte hepimizin bilincinin körelmeye müsait olduğu bir devirde yaşamaktayız.  Alman Felsefeci Theodor W. Adorno’nun dediği gibi “Yaşamlarımızın öznesi olma hakkımız elimizden alınıyor.”(Özel & Mumyakmaz, 2018)

Ancak her zaman umut vardır.


KAYNAKÇA

Bauman, Z. (1997). Modernite ve Holokost. Çeviren: Süha Sertabiboğlu. İstanbul: Sarmal Yayınevi.

Kakınç, H. (2012). Struma. İstanbul: Destek Yayınları.

Özel, F. B., & Mumyakmaz, A. (2018). MAX HORKHEIMER VE THEODOR W. ADORNO’DA MODERN İNSAN VE TÜKETİM İDEOLOJİSİ. Akademik Hassasiyetler, 5(10), 61-82.

Ritzer, G., & Stepnisky, J. (2018). Modern Sosyoloji Kuramları. (H. Hülür, Çev.) Ankara: De Ki Basım Yayım.

Seroussi, Edwin (2015). “Hatikvah: Conceptions, Receptions and Reflections”. Yuval – Studies of the Jewish Music Research Centre. Jewish Music Research Centre (JMRC), The Hebrew University of Jerusalem. IX. Retrieved 6 January 2021 – via JMRC website.

Share this article
Shareable URL
Prev Post

EKONOMİK MİLLİYETÇİLİK VE MERKANTİLİZM

Next Post

SOĞUK SAVAŞ SONRASI ABD BALKANLAR POLİTİKASI

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Read next

HOCALI KATLİAMI

Güney Kafkasya bölgesinde antik dönemden bu yana birçok imparatorluğa ev sahipliği yapmış Türkiye’nin kardeş…