OSMANLI’NIN KAYIP İSTİKBALİ: ŞEHZADE MUSTAFA

“Tulundı mihr-i cemâli bozuldı dîvânı, Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmânı” 

Taşlıcalı Yahya

Taşlıcalı Yahya’nın Şehzade Mustafa’nın ölümünün ardından yazmış olduğu Mersiye’sinden alınan bir beyitle giriş yapmak istedim. Mihr-i cemal kelimesi güneş kadar parlak aydınlık yüz anlamına gelerek Şehzade Mustafa’nın bir güneş gibi battığını ve ardından onu ölüme sürükleyen devlet kademesinde yer alan tüm divanın bir günah işleyerek Devleti Aliye’nin istikbalini öldürdüklerini dile getirmek istemiştir. (Aktan, 2020) 

Öyle bir Şehzade düşünün ki Atası Yavuz Sultan Selim, babası Kanuni Sultan Süleyman ve akıl hocası Vezir-i azam Pargalı İbrahim Paşa

metin, kişi, adam, giyme içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

I. Süleyman’nın henüz Manisa Sancakbeyi olduğu 1515 yılında doğmuştur. Annesi bugün hala kökenine dair farklı iddialar bulunan ancak genel kabul gören Kuzey Kafkas halklarından Doğu Adigelerin kolu olan Kabardey Prensi İdar Mirza Temruko ve Kırım Hanı Mengli Giray’ın kızı Nazcan Hatun’nun dört kızından en küçüğü (doğum adıyla Malhurub) Mahidevran Gülbahar Sultan’dır. I. Selim’in vefatının ardından babası Şehzade Süleyman’ın tahta çıkmasıyla (30 Eylül 1520) annesiyle birlikte İstanbul’a gelmiştir. Kayıtlara göre kendinden küçük iki tane daha kız kardeşi olmuş ancak ikisi de ergenlik yıllarında türlü hastalıklardan vefat etmiştir. Küçüklüğünden itibaren Ali Osman’ın geleceği ve saltanatın yegane varisi gözüyle bakılan Şehzade Mustafa oldukça parlak bir öğrenciydi.Venedik Elçisi Pietro Bragadin Şehzade Mustafa’nın daha on yaşlarındayken oldukça yetenekli, akıllı ve bir o kadar yeniçeriler tarafından sevilen bir savaşçı olacağını belirtmiştir. (Afyoncu, 2011) 

Hareme yeni gelen cariyelerden Rutenyalı Aleksandra Lisowska nam-ı değer Haseki Hürrem Sultan’dan olan dört erkek kardeşiyle derin bir muhabbet bağına sahiptir. Bütün şehzadelerin iyi bir eğitimden geçtiği aşikardır ancak Şehzade Mustafa’nın en büyük destekçisi ve hocasının Pargalı İbrahim olması onun diğerlerine göre daha üstün ve haliyle donanımlı olması su götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. İtalyancayı anadili gibi konuşmasında Pargalı’nın alakası malumunuzdur. Kişiliği ve karakterine yönelik başvurulacak kaynaklar Şair Sami, Şair Nisayi ve Taşlıcalı Yahya’nın yazmış olduğu Mersiyelerden ulaşılmaktadır.

1534 senesinde Manisa Sancakbeyliğine geldiği andan itibaren sancağında gerçekleştirdiği icraatların başında önceliği şairleri ve alimleri himayesi altına almak olmuştur. Sultan Süleyman’nın adaletini yaymaya ve azametle kendisine verilen bu sancağın idari ve halk tebasına yönelik olarak adil ve eşit davranmayı amaç edinmiştir. Makbul İbrahim Paşa’nın yaşamı ve kişiliği ayrı bir araştırma konusu olmakla beraber kimine göre Hürrem Sultan’nın tuzağına düşmüş kimine göre ise kibrinden ve sadakati yanlış kullandığı için idam edilişi üzerine Şehzade Mustafa İstanbul’daki en büyük destekçisi ve akıl hocasını kaybetmiştir (15 Mart 1536). Sultan Süleyman tahtına karşı olacak bir isyanın korkusu ve yeniçeri arasında bu kadar sevilen bir şehzade olmasını hoş karşılamayarak Şehzade Mustafa’yı İstanbul’a diğer sancaklara nazaran daha uzak olan Amasya Sancakbeyliğine tayin etmek zorunda kalmıştır. (Afyoncu, 2011) 

Akabinde gelişen olaylar ve Hürrem Sultan’nın oğlu Şehzade Mehmed’in Manisa Sancakbeyi tayin edilmesiyle işler iyice karışmıştır. Sultan Süleyman’nın ‘Gözbebeğim’ dediği ve doğduğu gün rüyasında tahtının üstünde durup ışık saçan Şehzadesi Mehmed çiçek hastalığından vefat etmiştir. Şehzade Mustafa’nın şansı bir kez daha yükselmiş ancak işler çok da istediği gibi ilerlememiştir. Çünkü Hürrem Sultan ve Yeni Veziriazam olan Rüstem Paşa ittifakı onun sonunu yavaş yavaş hazırlamaktadır. Etkileri oldukça büyüktür ancak Şehzade Mustafa’nın hatalarının yanında küçük ve bir o kadar önemsiz ayrıntıları barındırmaktadır.

Osmanlı mülkünde bir Şehzade’nin bu kadar saygı görmesi ve ona biat edilmesi taht için bir tehdittir. Nitekim şehzadenin aynı babası gibi sakal bırakması taht alametleri arasında yer almaktadır. Elbette Şehzade Mustafa’nın haberi olmadan da halk ve devlet kademelerinde örgütleşmeler doğrultusunda dedesi Yavuz Sultan Selim gibi tahta yürümesini isteyenler olmuştur. Ancak onun babası 2. Bayezıd değil Kanuni Sultan Süleyman’dır. Bu iş de göründüğü kadar kolay olmayacaktır. Venedik elçisi Bernardo Navagero 1553’te yeni öldürüldüğü dönemde yazmış olduğu raporunda Şehzadenin Amasya eşrafı tarafından oldukça çok sevildiğini ve cömertliğinin Payitahtın dört bir yanında duyulduğunu dile getirmiştir. Rüstem Paşa kendi emirlerini yerine getirecek olan yakınlarını divanı hümayun üyesi ve yüksek mevkilere getirirken bir yandan Şehzade Mustafa aleyhine birçok karalama kampanyası başlatmıştır. (Afyoncu, 2011)

metin, pijama, kumaş içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

İlk ateş ise İran Seferi gerçekleşeceği sırada Şehzade Mustafa adına Şah Tahmasb’a yazılan bir ittifak mektubunu Rüstem Paşa ele geçirdi ve gerektiğinde Padişah’a sunmak için bir koz olarak bekletmeye koyuldu. Ancak Şehzade Mustafa’ya en büyük ihaneti yakınında bulunan devlet büyükleri gerçekleştirdi. Tuğ dikmek ve sakal bırakma ısrarı taht alameti olarak bilinmesine rağmen tahtı devralacağı kesin olan Şehzadenin kanına girilmiştir. Padişah bunları öğrendikten sonra güvendiği bir alim olan Mehmet Ebussuud Efendi’den devlet için katli münasiptir fetvasını almıştır. 28 Ağustos 1553 tarihinde İran Seferi gerçekleştirildi. 5 Ekim 1553 tarihinde Konya Ereğlisi yakınlarındaki Aktepe’de konaklayan orduya Şehzadelerin ve birliklerinin katılması emri verildi.

Bunun üzerine Şehzade Mustafa birlikleriyle beraber orduya katıldı. Rivayet odur ki çadırına saplanan oktaki yazıda Babasının otağına gitmemesi yazılmış olsa da atına binerek babasının yanına intikal etmişti. Kapıdaki çavuş şehzadenin silahlarını istedi ve Şehzade içeri girdi. Babasının davetine gitmemeyi bir tuzak ve denilen her şeyin doğru olduğu kanaatine varılacağını düşünen yiğit şehzade babasını selamlamasının ardında arkasını dönmesiyle sonunun geldiğini çoktan anlamıştır. Yedi dilsiz cellat tarafından boğularak öldürülmüş, yeniçeriler ve tüm sevenleri derin bir hüzne boğulmuştur. “Meded meded bu cihânun yıkıldı bir yanı Ecel celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı”

Emrindeki tüm birlikler, malı, mülkü ne varsa hazineye katılmış; yakınındaki tüm görevlileri tımar ve zeamet topraklarına gönderilmiştir. 7 Yaşındaki oğlu Şehzade Mehmet olası bir isyanda mesul tutulmaması için babasının katlinin ardından o da boğularak öldürülmüştür. Annesi Mahidevran Sultan Bursa’ya sürgün edilmiş ve tahsilatı kesilmiştir. Uzun bir süre sefalet içinde yaşamış ancak herkesin ölümünü görmüştür. 89 yaşına kadar yaşamış, II. Selim’in tahta çıkışının ardından borçları ödenerek maaş bağlanmıştır. Şehzade Mustafa’nın cenazesi Bursa’da defnedilmiş, türbesi ise kardeşi II. Selim tarafından yaptırılmıştır. 

Acaba Şehzade Mustafa öldürülmeseydi Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceği nasıl olurdu sorusu bugün hala tartışılmaktadır. Hiç şüphesiz II. Selim’den daha iyi olabileceği düşünülse de kardeş kanıyla sulanan tahtta ne kadar huzur bulabileceği merak konusudur. Çünkü kahramanlığının yanı sıra vicdanı ve merhameti özellikle kardeşleri üzerinde bir hayli tesirli olmuştur. Ancak taht yolunda her şey mubahtır. Taşlıcalı Yahya Mersiyesi’nin son beyitinde dediği gibi “İlâhi! Cennet-i firdevs ana durağ olsun, Nizâm-ı âlem olan Pâdişah sağ olsun!”

Kanuni Sultan Süleyman kibrinden gururdan arınamaya ve sadece Allah’ın bir kulu olduğunu kendine hatırlatmak adına zaman zaman gerçekleştirdiği ritüellerin yanı sıra yazmış olduğu bir şiirinde aslında bütün gerçekleri göz önüne sermiştir:

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi”

Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman)

Kaynakça

Açıkgöz, N. (2015). Devrin Şâirlerine Göre Şahzade Mustafa’nın Şahsiyeti. Journal of International Social Research, 8(39).

Afyoncu, E. (2011). Muhteşem Süleyman. İstanbul: Yeditepe Yayınevi.

Aktan, M. F. (2020). Taşlıcalı Yahya Bey’in Şehzȃde Mustafa mersiyesine ontolojik analiz metoduyla bir bakış. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi,(19), 398-412.

Mete, N . (2014). Kânûnî Sultan Süleyman’ın Şehzâde Mustafa’ya Yazdığı Vasiyet-Nâme . Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi , 0 (52) , . DOI: 10.14222/Turkiyat1268

Görseller

Şehzade Mustafa’ya ait bir gravür https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eehzade_Mustafa_(I._S%C3%BCleyman%27%C4%B1n_o%C4%9Flu)

Şehzade Mustafa’nın cenazesinin teşhiri (Hünernâme, II, TSMK, Hazine, nr. 1524, vr. 168b)

Share this article
Shareable URL
Prev Post

SOĞUK SAVAŞ SONRASI ABD BALKANLAR POLİTİKASI

Next Post

OSMANLI VE KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Read next