TUTSAK LİMAN: PORTO RİKO

Karayipler söz konusu olduğunda birçok toplumda ortaya çıkan çağrışımlar çoğu zaman tropik adalar, turistik plajlar, Latin müzik ve dans kültürü olmuştur. Her ne kadar pozitif yönleri ile anılsalar da, acı ve korku dolu geçmişi de unutulmamalıdır. Özellikle, Karayip Denizi’ni çevreleyen ve Batı Hint Adaları’nı oluşturan her bir ülke sömürgecilik tarihinde  önemli bir konuma sahip olmuştur. Bunun neticesinde bölgede yaşayan halklar benzer yaşanmışlıklara sahip olmuş ve ne yazık ki kölelik gibi insanlık dışı deneyimlere tabi tutulmuştur. Böylesine karanlık olaylara sahne olmuş bu coğrafyada hala sömürgecilik faaliyetlerinin etkilerini görebilmek mümkündür. Bunun en bariz örneği, yaklaşık 122 yıldır Amerika Birleşik Devletleri’nin toprağı olan ve günümüzde literatürde dahi “dünyanın en eski sömürgesi” olarak adlandırılabilen Büyük Antiller’in en küçük ada ülkesi Porto Riko’dur. ABD’nin güney eyaletlerinden olan Florida’ya yaklaşık bin mil uzaklıkta bulunan Porto Riko, içişlerinde bağımsız fakat dışişlerinde ABD’ye bağlı özerk bir statüye sahip olsa da uzun bir zaman boyunca “51. Eyalet” tartışmalarında kendine yer edinmiştir. Durum her ne kadar böyle olsa da federal eyalet sistemine dahil edilmeyen ada, federal bütçeden yararlanamamış ve vatandaşları da seçimlerde oy kullanamama gibi birtakım siyasi çifte standartlara maruz kalmıştır. Diğer taraftan, Porto Riko’da azınlıkta olsalar da geçmiş dönemlerde olduğu gibi tam bağımsızlık taraftarı olan kitleler faaliyetlerini sürdürmektedir. Ortaya çıkan “eyalet ya da bağımsızlık” ikileminin daha derin analiz edilebilmesi için bugün halen tartışmalı bir şekilde adada varlığını sürdüren sömürge tarihinin izleri incelenmelidir.

1. Porto Riko’nun Sömürge Geçmişi ve İspanyol – Amerikan Savaşı

Esasen İspanyolca’da “Zengin Liman” anlamına gelen Porto Riko, 16. yüzyıldan itibaren İspanyol İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş bir sömürgeydi. Uzun yıllar boyunca İspanyollar tarafından ağır siyasi baskılarla karşılaşan Porto Riko halkı, aynı zamanda büyük bir vergi yükü altındaydı. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Batı Hint Adaları’nda İspanyol sömürge kuvvetlerine karşı ilk isyan hareketleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Her şeyden önce Latin Amerika’daki bağımsızlık mücadelesinin öncü figürü olan ve “El Libertador (Kurtarıcı)” olarak anılan Simón Bolivar, Porto Riko’da ulusal bağımsızlığı uğrunda savaş veren direnişçilere şahsen destek olma sorumluluğunu üstlenmişti. Nihayetinde 1868 yılında Porto Riko halkı İspanya’ya karşı bağımsızlık savaşını başlattı. Kübalı direnişçiler ile omuz omuza İspanyol kuvvetlerine karşı mücadele veren ada sakinleri, zor şartlar altında hareketlerini sürdürdüler. Silahlı ayaklanmalar her ne kadar güçlü İspanyol birlikleri tarafından kolayca bastırılsa da kademeli olarak adadaki bağımsızlık mücadelesi giderek arttı. Bu mücadelenin neticesinde İspanya üzerinde bir baskı oluşturan Porto Riko göreceli de olsa önemli bir özerklik statüsü elde etti. Ancak, görünüşte Küba’daki sömürge yönetimini ortadan kaldırıp adayı özgürleştirmeyi amaçlayan Amerikalılar, 1898 yılında İspanyol İmparatorluğu’na savaş ilan ettiğinde Porto Riko’daki göreceli özerklik için tehlike çanları çalmaya başlamıştı.

25 Temmuz 1898 tarihinde ada, ABD silahlı kuvvetleri tarafından işgal edilmişti. Aralık 1898 yılında taraflar arasında imzalanan Paris Antlaşması sonucunda Porto Riko sömürgesi ABD’ye devredildi ve daha sonra adada ki kontrolü askeri bir yönetim üstlendi. Bu gelişme, ABD’nin Batı Hint Adaları’na yönelik tasarladığı yayılmacı politikalarının en somut örneklerinden biriydi. 1822 yılında ABD Başkanı James Monroe’nun ABD’nin Madrid Büyükelçiliğine yazdığı bir mektupta, Küba ve Porto Riko’nun Amerika’nın doğal uzantıları olduğunu belirtmesi bu yorumu daha da güçlü kılmaktadır. Kısacası, Porto Riko’nun ABD tarafından ele geçirilmesi yükselen ABD emperyalizminin doğal bir eylemiydi. 

2. İşgal Sonrası ABD – Porto Riko İlişkileri

Porto Riko’nun ABD’nin nüfuz alanına girmesi ile birlikte ortaya çıkan ilişki net bir şekilde ayrımcılığa dayanıyordu. Farklı bir kültür ve kimliğe sahip insanların ikamet ettiği adanın üzerindeki egemen gücün el değiştirmesi radikal değişiklikleri de beraberinde getirmiş ve emperyalist işgalin sonuçları Porto Rikolular için ağır sonuçlanmıştır. Örneğin adanın ABD’ye devredilmesinden önce Porto Rikolular elde ettiği sınırlı özerklikleri sayesinde İspanya makamlarında temsil hakkı kazanmışlardı. İronik bir şekilde Porto Rikolular daha önce sömürgesi olduğu İspanya monarşisi himayesinde ABD askeri yönetimine kıyasla daha fazla siyasi katılıma sahiptiler. 1901 yılında ada kanunlarında yapılan yasal değişiklikler bariz bir şekilde ırkçılık ve eşitsizlik temelinde ada sakinlerinin aşağı olarak görüldüğünü ima ediyordu. Buna göre ada sakinleri, Anglo-Sakson prensiplerini tanımayan yabancılar olarak tanımlanmıştı. Ayrıca, adanın ABD’ye ait bir toprak olduğu fakat federal sistemin bir parçası olmadığı da belirtilmişti. Diğer bir deyişle ada tüzel kişiliğe sahip değildi. Adil olmayan ve keyfi uygulamaların yanı sıra Porto Riko’nun ekonomik açıdan büyümesi, ABD tarafından bir dizi mahkeme kararı ile engellenmişti. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Porto Rikolular, tekrardan özerkliklerini kazanmak için çaba sarf ettiler. 1917 yılına kadar vatandaşlık hakkına sahip olmayan ada sakinleri arasında bağımsızlık elde etme ya da eyalet olma arzusu giderek artmıştı. Nihayetinde, Birleşik Devletler Kongresi 1917 Jones-Shafroth Yasası’nı onaylayarak Porto Rikoluların çoğuna resmi vatandaşlık verilmesini sağladı. Diğer taraftan ise, Kongre ve ABD başkanına Porto Riko Yasaları’nın veto edilebilmesini sağlayan yetkiler verildi. Tüm Porto Rikolular’ın ABD vatandaşı olarak kabul edilmesi ise 1940 yılında gerçekleşti. Ancak Porto Riko’nun bir seçim kurulu ya da senato delegasyonu mevcut değildi. Bunun yanında ada sakinleri federal vergi ödemekten de muaf idi. 

Amerika Birleşik Devletleri ve Porto Riko bayrakları

3. Vatandaşlık Sorunsalı

Günümüzde Porto Rikolular Amerikan vatandaşı olsalar da anakarada yaşayan Amerikalıların bazı temel haklarından yoksundurlar. Örnek verilecek olursa, başkan adayı belirleme toplantılarına delege gönderebilen ve federal yasalara bağlı olan Porto Rikolular genel seçimlerde oy kullanamamaktadır. Bu durumun en temel nedenlerinden birisi, birçok karar alıcı tarafından ABD Anayasası’nın 14. değişikliği olarak görülmüştür. Anayasaya göre, ABD anakarasında doğan, vatandaşlığa kabul edilen ya da yargı yetkisine tabi olan herkesin resmi vatandaş olduğu belirtilmiştir. Ancak Porto Riko teknik olarak ABD’de olmadığından dolayı bu argümanı savunanlar adada doğan vatandaşların maddeye tabi olmadığını vurgulamaktadır. Böylelikle Porto Rikoluların tam anlamıyla bir vatandaş statüsüne sahip olduklarını söylemek doğru değildir. Durum böyle olsa bile ne yazık ki Porto Rikoluların yasal olarak ABD vatandaşı olduğu gerçeği Amerikan kamuoyunda tamamen bilinmemektedir.

4. Siyasi Statü

Porto Riko’nun siyasi statüsü hakkındaki tartışmaları incelemeden önce, “Porto Riko Topluluğu (Commonwealth of Puerto Rico)” kavramının üzerinde durmak gerekmektedir. 1952 yılında Porto Riko Yönetimi bölgenin resmi adını “Porto Riko Topluluğu” olarak belirlemiş ve yeni bir anayasa kabul etmiştir. Bunun arkasında yatan en büyük neden şüphesiz sınırlı özerk yapıyı korunurken aynı zamanda ABD ile ilişkilerin yakın tutulmasıydı. Bu ifadenin ne anlama geldiği üzerinde hala devam eden bir tartışma söz konusudur. Özellikle, azımsanamayacak bir kesim topluluk kavramının adayı ne bir bölge ne de bir devlet haline getirmeyen özel bir statü kazandırdığını iddia etmektedir. Porto Riko’nun siyasi statüsü kuruluşundan itibaren Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altında çeşitli yollarla tartışma konusu olmuştur. 1960’lı yıllara kadar ABD, BM’deki baskın ve etkili konumunu bir fırsat olarak kullanarak kendi kolonisi konumunda olan Porto Riko üzerindeki tartışmalardan kaçınabilmiştir. Ancak 1962 yılında BM Dekolonizasyon Komitesinin kurulması ile birlikte Porto Riko önemli ölçüde gündem başlıklarından biri haline gelmiştir. Bunun bir sonucu olarak ABD eskisi kadar kolay manevra imkanı elde edememiştir. 1970’li yıllarda ise BM tarafından sürekli gözden geçirilen Porto Riko yine BM kararlarına göre, ABD’nin bir kolonisi olarak tanınmıştır.

Self determinasyon konusunda ise Porto Riko’da açık bir biçimde kutuplaşma görülmektedir. Bir tarafta ABD karşıtı gruplar yıllardır tam bağımsız ve kendi kendine yeten bir Porto Riko inşa etme hayali peşinde koşarken, diğer tarafta çoğunluğu oluşturan kitleler adanın ABD’ye bir eyalet olarak katılmasının siyasi ve ekonomik açıdan öncelikli olduğunu savunmaktadır. Adanın geleceğini belirlemede uzun süredir belirli aralıklarla referandumlar düzenlenmiş olsa da bağlayıcı niteliğe sahip olmadıklarından dolayı ABD Kongresi tarafından sonuçlar kabul edilmemiştir. En son Kasım 2020’de gerçekleştirilen statü referandumunda sonuçlar eyalet olmayı destekleyenlerin lehindeydi fakat ABD Kongresi tarafından kararı onaylayacak herhangi bir adım atılmadı. Bunun yanında Porto Riko’nun geleceği üzerinde ABD iç siyasetinde de ayrımlar görülmektedir. Cumhuriyetçiler, adanın 51. eyalet olarak kabul edilmesi fikrine genel olarak karşı bir tutum almıştır. Özellikle 2017 yılında Maria Kasırgası’ndan büyük hasar alan Porto Riko’yu başkanlığı döneminde satmayı düşünen Donald Trump karşıt görüşlerini sıkça dile getirmişti. Muhalefete göre ise, bu durum  Porto Riko’nun self determinasyon hakkından mahrum bırakıldığını açıkça simgeliyordu. Ancak Demokratlar da kendi içlerinde adanın eyalet olma fikrini destekleyenler ve sadece adanın self determinasyon süreci ile ilgilenenler olarak ayrılmıştır.

5. Sonuç

Porto Riko’nun eyalet olması durumunda kazanacağı büyük avantajlar mevcuttur. Başkanlık  seçimlerinde söz sahibi olmasının yanı sıra, Senato ve Meclis’te etkin temsilcilere sahip olacaktır. Buna ek olarak, federal fonlardan yararlanamayan Porto Riko artık bu engelden kurtulacak ve federal yardımlardan da pay alabilecektir. Ancak birçok eleştirmene göre böyle bir senaryo federal vergilerin artacağını işaret ediyor. Porto Riko’nun eyalet olması Kongre’deki siyasi dinamikleri de büyük ölçüde etkileyecek ve birtakım polemiklere yol açabilecektir. Konjonktüre baktığımız zaman her ne kadar Kongre’den tanınma elde etmeyi amaçlayan eyalet olma hareketi popülerliğini sürdürse de, Porto Riko’nun yakın bir zamanda eyalet statüsüne kavuşması olası bir senaryo değil. Uzun bir süredir BM’nin bölge üzerinde sık sık dile getirdiği dekolonizasyon çağrılarına ABD’nin direniş göstermesi, bu yorumu destekler niteliktedir. Dekolonizasyon fikri esasında Porto Riko’daki milliyetçi hareketlerin en temel itici faktörlerinden birini oluşturuyor. Aynı zamanda eyalet olma fikri daha önce de belirtildiği gibi milliyetçi olarak tanımlanabilecek Porto Rikolular tarafından şiddetle eleştiriliyor. Eyalet olma fikrine karşı çıkan binlerce Porto Rikolu ile olası bir gerilim de ABD tarafından da endişe ile karşılanıyor. Bu sebepten dolayı Kuzey İrlanda’nın tropik versiyonu olarak tanımlanabilecek Porto Riko üzerinde risk almak tercih edilmiyor. 

Sonuç olarak, Porto Riko’nun kolonyal ilişkisini değiştirecek tek yol adalıların hiçbir temsili olmadığı federal hükümetten geçmektedir. Adanın bir eyalet haline gelmesi ya da resmi olarak bağımsızlığı peşinde koşması için her halükarda içerde ve anakarada ki vatandaşlardan destek bulması önemlidir. Bu sebepten dolayı Kongre, Porto Riko halkının isteklerini göz ardı etmemeli ve self determinasyon sürecinde şeffaf bir ilerlemeyi esas ilke edinmelidir. Aksi takdirde çekişmeli bir geçmişe sahip olan bu tutsak liman esaretinden kurtulamayacaktır. 


Kaynakça

André Lecours, Valérie Vézina. «The Politics of Nationalism and Status in Puerto Rico.» Canadian Journal of Political Science (2017): 1-19.

Blakemore, Erin. Why Puerto Rico has debated U.S. statehood since its colonization. 24 Temmuz 2020. 15 Mart 2021.

Chrisman, Robert. «The Case for Independence of Puerto Rico .» The Black Scholar (1977): 47-54.

Corujo, Cristina. Puerto Rico votes in favor of statehood. But what does it mean for the island? 8 Kasım 2020. 17 Mart 2021.

Font-Guzmán, Jacqueline N. Puerto Ricans are hardly U.S. citizens. They are colonial subjects. 13 Aralık 2017. 15 Mart 2021.

Gonzalez, Kimberly. Divisions over Puerto Rico’s future. 24 Eylül 2020. 16 Mart 2021.

Martínez, Rubén Berríos. «Puerto Rico’s Decolonization.» Foreign Affairs (1997): 100-114.

Narea, Nicole. Puerto Ricans have voted in favor of statehood. Now it’s up to Congress. 4 Kasım 2020. 15 Mart 2021.

Peón, Harold. It Is 2020, and Puerto Rico Is Still a Colony. 22 Kasım 2020. 16 Mart 2021.

Share this article
Shareable URL
Prev Post

SURİYE İÇ SAVAŞI’NDA İRAN’IN ROLÜ

Next Post

SSCB SONRASI RUSYA FEDERASYONU’NUN GÜVENLİK DOKTRİNLERİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Read next

KATALONYA KRİZİ

Günümüzde farklı dil ve kültürlere sahip bölgesel toplulukların çıkarları ve sosyal kimlik arayışı, merkezi…