SSCB SONRASI RUSYA FEDERASYONU’NUN GÜVENLİK DOKTRİNLERİ

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki süreçte kurulan Rusya Federasyonu, kendisini çok kutuplu bir uluslararası sistem içinde bulmuş ve mirasını taşıdığı SSCB’nin ekonomik yüklerinden kurtulmaya çalıştığı kadar kendini yakın çevresinde güvence altına almaya da çalışmıştır. Burada öncelikle Rusya Federasyonu’nun ilk devlet başkanı olan Boris Yeltsin döneminde ‘Avrasyacı’ anlayış çerçevesinde uygulamaya konan, dönemin Dışişleri Bakanı’nın adıyla anılan Primakov Doktrini’ne değinilecek ve Rusya Federasyonu’nun, eski Sovyet coğrafyasındaki Bağımsız Devletler Topluluğu’na yönelik izlediği Yakın Çevre Doktrini’nden kısaca bahsedilecektir.

BORIS YELTSIN DÖNEMİ

Primakov ve Yakın Çevre Doktrini          

            Rusya Federasyonu’nun Sovyetlerin yıkılmasından sonra, yakın çevresine yöneliş nedenleri jeopolitik konumu ile ulusal güvenlik kaygılarıydı (Dağı, 2002). Rusya, “Yakın Çevre” olarak kabul ettiği eski Sovyet coğrafyasına Amerika Birleşik Devletleri ve Batı’nın nüfuz etmesini, ekonomik ve politik müdahalesini güvenliğine karşı bir tehdit olarak görmüştür (Yılmaz, 2019).1996’da Rusya Dışişleri Bakanı olan Evgeniy Primakov, Avrasyacılık fikrini savunurken Avrasya ve Ortadoğu coğrafyasında Amerika Birleşik Devletleri’nin etkisinin azaltılması gerektiğini önermiştir (Yılmaz, 2019). Primakov Doktrini, Rusya’nın yakın çevresindeki etkisinin sağlamlaştırılmasını ana hedef olarak belirlemiştir.

Evgeniy Primakov
Evgeniy Primakov

Rusya Federasyonu, Yakın Çevre Doktrini ile güneyden kendisini çeviren devletlerin bulunduğu coğrafyayı dış politikasındaki en öncelikli alan olarak tanımlamıştır. Rusya Federasyonu’nun bölgede daha aktif rol alması gerekli görülmüş, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine karşı daha sert bir politika izlenmeye başlanmıştı (Sönmez, 2010).

Yakın Çevre Doktrini’nde özellikle:

  • “Rusya Federasyonu’nun çevresindeki çatışmaların sona erdirilmesi, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleriyle yasal normlar doğrultusunda ortak bir güvenlik çerçevesinin hazırlanması ile komşu ülkelere Rus askerlerinin “Barış Koruma Gücü” olarak gönderilmesi ve bu şekilde Rusya Federasyonu’nun yakın çevresinde bir güvenlik alanının oluşturulması,
  • eski Sovyet coğrafyasında Moskova’nın özel bir rol ve de sorumluluklara sahip olduğu ve bunun başka bir güç ve/veya uluslararası örgüt tarafından yerine getirilemeyeceğinin dış dünyaya bildirilmesi, 
  • START II Antlaşması ile eski Sovyet coğrafyasındaki silahsızlanma ve nükleer silahların azaltılması gibi faaliyetlerin Rusya’nın önderliğinde gerçekleştirilmesi,
  • kimyasal ve biyolojik silahlarının konvansiyonunun uyarlanmasıyla füze teknolojisi ihracatının kontrol edilmesi
  • Amerika Birleşik Devletleri, Batı Avrupa ve Asya ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi” (Sönmez, 2010)

unsurları ön planda ele alınmıştı.

VLADIMIR PUTIN DÖNEMİ

2000-2008 Arası Dönem

            Vladimir Putin’in devlet başkanlığına geçtiği dönemde ise Primakov Doktrini’nin etkileri hala hissedilmekteydi. Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel üstünlüğünü azaltma amacı güden ve bu bağlamda çok kutuplu uluslararası sistemi önceleyen stratejik bir planlama olan doktrinin; Putin’in iktidara gelişi ile kapsamı daha da genişlemiş ve içeriği somutlaşmıştı (Mammadov, 2014).

            Putin yönetimi ile Rusya Federasyonu’nun Yakın Çevre ülkelerine yönelik politikaları ise iki şekilde gelişmişti: ekonomik aşamada Avrasya Ekonomik Birliği, Tek Ekonomik Saha ve Gümrük Birliği; güvenlik alanındaki entegrasyon aşamasında ise Rusya, Kazakistan, Belarus, Ermenistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın katılımıyla ile Kolektif Güvenlik Örgütü kurulmuştur.

a-) Rusya Dış Politika Doktrini ve Askeri Doktrini (2000)

            2000 yılında kabul edilen Rusya Dış Politika Doktrini, Primakov Doktrini’nin daha kesin bir biçimde ele alınmış hali gibi görünmekteydi (Mammadov, 2014). Yeni dış politika doktrini; çok kutuplu bir uluslararası sisteme vurgu yapıyor, Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi’nin sistemdeki rolünün artırılmasını öneriyor ve Rusya’nın ekonomideki gelişiminin dış politika hedefleri ile orantılı olarak gerçekleştirileceğini belirtiyordu (Godzimirski, 2007).

Yine 2000 yılında kabul edilen Askeri Doktrin’de ise Rusya Federasyonu, nükleer ve kitle imha silahlarının kullanımını ulusal güvenliğine veya müttefik devletlerine saldırı durumunda saklı tutmakla birlikte, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na taraf devletlere karşı nükleer silah kullanmayacağını belirtmiştir (Bakshi, 2000).

b-) Münih Doktrini

            Putin, 2007 yılında Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşma ile Rusya Federasyonu için yeni bir dış politika çerçevesi çizmiş, yaptığı bu konuşma ise daha sonradan “Münih Doktrini” olarak adlandırılmıştır (Yılmaz, 2019). Bu konuşmada Putin, Rusya Federasyonu’nun her zaman  bağımsız bir dış politika sürdürdüğünü, tehditlere ve kuşatmalara boyun eğmeyeceklerini ve bunlara gerekli karşılıkların verileceğini duyurmuş ve bu konuşmadan sonraki süreçte Rus ordusu daha aktif hale getirilmiştir (Kremlin.ru, 2007). Bu doktrin, uluslararası sistemin tek kutupluluğuna karşı çıkmış ve Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel hegemonyasını dayatarak sistemi kendi çevresinde döndürmeye çalıştığını iddia etmiş, güç kullanımının sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi mekanizmasında mümkün olması gerektiğini belirtmiştir (Kremlin.ru, 2007). Doktrin’de aynı zamanda NATO’nun Doğu Avrupa’daki genişlemesine de tepki gösterilmiştir. Putin’in Münih Doktrini, Rusya’nın dış politikadaki temel güvenlik sorununun NATO’nun jeopolitik genişlemesi yüzünden oluştuğunu göstermiştir.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2007 Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşması

2012-2014 Arası Dönem

a-) Rusya Dış Politikası ve Gerasimov Doktrini (2013)

            2013 yılında yayımlanan Rusya Dış Politikası Doktrini ile milli güvenlik politikası Federasyon’da en öncelikli konu haline gelmişti. Bu doktrinde, Birleşmiş Milletler ’in uluslararası ilişkileri eşit partnerler arasında merkezden koordine etmesinin önemine değinilmiş, Rusya Federasyonu’nun sınır komşularıyla iyi ilişkileri geliştirmeyi öncelediği ile bu bölgelerde var olan ve çıkabilecek gerginlikler ile çatışmalarda taraflara yardımcı olacağından bahsedilmiş ve de yeni silah türlerinin yaratılması veya modernleştirilmesinin uluslararası anlaşmalara dayanan küresel güvenlik mimarisi çerçevesinde mümkün olabileceği gibi konulara vurgu yapılmıştır (Concept of the Foreign Policy of the Russian Federation, 2013). Rusya Federasyonu bu doktrin ile, dünyadaki güvenliğin hem küresel hem bölgesel düzeyde korunması ile ilgili özel sorumluluğunun farkında olduğunu ve ortak zorluklarla başa çıkmak için tüm ilgili devletlerle birlikte hareket etmeye kararlı olduğunu belirtmiştir.

            Gerasimov Doktrini ile Rusya Federasyonu’nun, askeri nitelik içermeyen yöntemlerle, daha az konvansiyonel güç,  daha az insan gücü ve maliyetle; sıcak çatışma süreçlerini yönlendirmeyi ve yönetmeyi amaçladığı vurgulanmıştı (Yılmaz, 2019). Doktrin, askeri müdahale öncesi hedeflenen bölge, ülke veya topluluğun siber saldırılarla yıpratılmasını ve ardından psikolojik savaş yöntemleriyle baskı kurmayı ve moral bozmayı sağlayacak içeriğe sahipti (Yılmaz, 2019). Ardından, hedefin direncinin kırılması ile kritik altyapılarına zarar verilecek ve hedef ülkenin ekonomisinin çökmesine neden olunacaktı (Yılmaz, 2019).

b-) Putin Doktrini

            Putin Doktrini’nin esasları 2014’te Putin’in Kremlin’deki konuşmasında ifade edilmiştir. Doktrin öncelikle, Rusya Federasyonu’nun Batı’yı artık güvenilir bir ortak olarak görmediği ve Batı’nın Amerika Birleşik Devletleri’nin tek taraflılığına ve çifte standartlara karşı Putin’in meşru şikayetlerini reddettiğini ve bütün bunların sonucunda Rusya Federasyonu’nun kendini Avrupa medeniyetinin bir parçası olarak görmediğini belirtmiştir (Ryjkov, 2014). Bu doktrinde Putin, uluslararası hukukun, güçlü olan her devletin çıkarlarına uygun olanı seçmekte özgür olduğu seçenekler menüsüne indirildiğini ve uluslararası hukukun artık bir kurallar sistemi olmadığını savunmuştur (Ryjkov, 2014). Putin Doktrini, doktrinin eski Sovyetler Birliği’nin tüm bölgesi için geçerli olduğu belirtilmekle birlikte, “Rusya’nın tarihi mirası” konusundaki belirsiz bir fikre ve ülkenin güvenliğini haklı etki alanında sağlama ihtiyacına dayanarak, bu alanı denetleme hakkını haklı çıkarmayı amaçlamıştır. Putin aynı zamanda Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi gibi kuruluşların uluslararası sistemde etkinliklerinin ve rollerinin azaldığını söylemiştir (Ryjkov, 2014).

Değerlendirme

            Rusya Federasyonu’nun tehdit ve güvenlik algısı yıllar içerisinde sürekli değişmiştir. Burada etkili olan Rusya Federasyonu’nun uluslararası sistemdeki konumu ve ekonomik yapısı olmuş; Federasyon’un bu tehditleri yorumlama şekli kendisini sistem içerisinde nasıl gördüğü ile de şekillenmiştir. Rusya Federasyonu askeri doktrinlerinde bahsedilen askeri tehditlerin evrimi kademeli bir şekilde gerçekleşmiştir zira askeri doktrinlerin her birinde tehdit algısının genişlediği açıktır. Bu genişleme yalnızca tehditlerin sayısıyla ilgili değil, aynı zamanda bu tür tehditlerin etkisinin küresel olarak daha güçlü hale gelmesiyle de ilişkili olmuştur.

            Rusya‘nın yıllar içinde artan ekonomik gücü ve öz saygısı, askeri tehditlerin gelişim sürecine katkıda bulunan ana faktörlerdir çıkarımını yapmak mümkündür. Rusya Federasyonu’nun ekonomik gücü arttıkça askeri tehditler açıkça ve doğrudan dile getirilmeye başlanmıştır. Rusya’nın askeri doktrinleri sadece askeri stratejilerle ilgili değil, aynı zamanda siyasi duruş ve uluslararası tehdit algısıyla da ilgilidir. Bu 2010 ve 2014’ün son doktrinleriyle daha açık bir şekilde görülmektedir.

            Geçtiğimiz 6 yıl içerisinde Rusya Federasyonu’nun resmi ve açık bir şekilde askeri veya güvenlik alanında bir doktrin yayımlamaması, özellikle etki alanını genişlettiği Orta Doğu gibi bölgeler göz önüne alındığında, belli bir strateji ile hareket etmedikleri anlamına gelmemektedir. Bu yazıda amaçlanan, SSCB sonrası Rusya Federasyonu’nun aleni bir şekilde benimsediği ve izlediği politikalara yer vermek ve bunların kısa bir analizini yapmak olmuştur.

Dilara Nesrin Bulut tarafından The FEAS Journal adına hazırlanmıştır.


Kaynakça

Dağı, Z. (2002). Kimlik, Milliyetçilik ve Dış Politika – Rusya’nın Dönüşümü. İstanbul: Boyut Yayıncılık.

Yılmaz, S. (2019). Putin Dönemi Rusya Dış Politikası ve Güvenlik Doktrinleri. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

Sönmez, A. S. (2010). Yakın Çevre Doktrı̇nı̇ Bağlamında Yeltsı̇n Dönemı̇ Rusya Federasyonu’nun Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkelerı̇yle İlı̇şkı̇lerı̇. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi.

Mammadov, H. (2014). Rus Dış Politikasında Stratejik- Zihinsel Süreklilik ve Putin’in Dış Politika Doktrini. Ahmet Yesevi Üniversitesi Avrasya Çalışma Grubu Raporu, Ankara.

Bakshi, J. (2000). “Russia’s National Security Concepts and Military Doctrines: Continuity and Change”. Strategic Analysis, 1267-1284.

Godzimirski, J. M. (2007). “Russian National Security Concepts 1997 and 2000: A Comparative Analysis”. European Security, 73-91.

“Speech and the Following Discussion at the Munich Conference on Security Policy”. (2007, Şubat 2007). Retrieved Nisan 11, 2020, from President of Russia: http://en.kremlin.ru/events/president/transcripts/24034

Concept of the Foreign Policy of the Russian Federation. (2013, Şubat 18). Retrieved Nisan 11, 2020, from The Ministry of Foreign Affairs of the Russian Federation: https://www.mid.ru/en/foreign_policy/official_documents/-/asset_publisher/CptICkB6BZ29/content/id/122186

Ryjkov, V. (2014, Nisan 3). The New Putin Doctrine. Retrieved from Boulevard Extérieur: https://www.boulevard-exterieur.com/The-New-Putin-Doctrine.html

Share this article
Shareable URL
Prev Post

TUTSAK LİMAN: PORTO RİKO

Next Post

ÇİN’İN KUŞAK-YOL GİRİŞİMİ PROJESİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Read next