Kuzey Kafkasya’nın otokton halkı olarak tabir edilen Çeçenler antik çağlardan bu yana Sunja ve Argun Irmakları arasında kalan bölgede ikamet etmektedir. Yazılı kaynaklardan ulaşılan bilgilere göre 1600’lü yıllarda Rusları ilk yenilgiye uğrattıkları yer olan Çeçen Aul köyünden adlarının geldiği bilinmektedir. Çeçenler kendi dillerinde “Çeçen” demek yerine “Nohçi veyahut Nahço” kavramlarını kullanmaktadır. Günümüzde Rusya Federasyonu’na bağlı özerk yapıya sahip Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nde yaşamaktadırlar. Kafkasya’da yaşayan halkların kaderi olarak birçok sürgün, savaş ve katliamla geçen tarihleri vardır. Yaşanan sürgünlerle Orta Asya ve Anadolu coğrafyasında Diaspora oluşturulan Çeçenler; Türkiye’de özellikle Kahramanmaraş, Kayseri, Adana, Yozgat ve Sivas şehirlerinde ikamet etmektedir.
Çeçenler Kafkasya’nın diğer kadim halkları gibi bulundukları bölgeden kaynaklı olarak birçok kez bağımsızlıklarını tehdit eden geniş çaplı savaşların içinde yer almışlardır. Kimi zaman büyük zaferler elde etmişler, kimi zaman ise bağımsızlıkları tehlikeye girmiştir. Ruslar ile bitmeyen mücadeleleri bugün sıcak savaş olarak devam etmese de siyasi arenada oldukça belirgindir. Sovyetlerin dağılmasının ardından kurulan Rusya Federasyonu içerisinde bir devletçik olmayı kabul etmeyen Çeçenya maalesef şu an yarı bağımsız bir devlet konumundadır.
Self Determinasyon kavramı genellikle bir ülke içinde etnik azınlık statüsünde bulunan grubun, içerisinde bulunduğu ulusa karşı kendi yönetimini oluşturma arzusu olarak yorumlanabilmektedir. Self Determinasyonun öne çıktığı Çeçen Bağımsızlık Mücadelesi birçok devletin uluslararası alanda ayrılıkçı olarak nitelendirdiği hareketleri kapsamaktadır. Kendi kaderini tayin etme potansiyelinin farkında olan birçok ulus gibi Çeçenler de bu hakkını kullanmaya çalışmıştır. (Aygen & Sönmez, 2019)
Ulus Devletlerin sıcak yaklaşmadığı bu fikir kamuoyu ve toprak bütünlüğü açısından oldukça olumsuz sonuçlara yol açabilecek bir durumdur. Rusya açısından toprak bütünlüğü elbette önemliyken bir yandan Kafkasya coğrafyasının Karadeniz’e ve boğazlar yoluyla Akdeniz’e açılması; aynı zamanda Hazar Gölü üzerinden Orta Asya’daki topraklarda hegemonya kurabilmesi nedeniyle önem arz etmektedir. Nitekim yaşanan savaşlar için kin ve nefret tohumları ekilmesi gibi duygusal sebeplerin bir kenara atılarak tamamen stratejik ve bir o kadar politik denilebilmektedir. Liberal teorilerin öne çıktığı Self Determinasyon “Haklı Neden Teorisiyle” aslında Çeçen Bağımsızlık Mücadelesi anlaşılabilmektedir. Ayrılıkçı Ulusun meşruiyetini tehdit eden olaylar karşısında kendine ait bir devlet kurmak istemesi; kendi kültürel değerlerini ve dahi insan haklarını korumak için oldukça geçerli bir nedenler zinciridir. (Buchanan, 1991)
Çeçenlerin tarihine kısaca bakacak olursak, Bolşevik Devrimi’nin (1917) ardından Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Bolşevikler Çeçenistan’da büyük bir zafer elde etti. Osetya’nın başkenti Vladikafkas’ta toplanan Dağlılar Kongresi’nin ardından Stalin dağlıların bağımsızlıklarını tanıdığını ancak tek bir ülke olarak yola devam etmeleri gerektiğini bildirdi. Bunun üzerine Çeçenistan, Osetya, İnguşetya, Kabarday, Balkar, Karaçay ve Dağıstan’ı içine alan Sovyet Dağ Cumhuriyetini kuruldu. Yapılan anlaşmaya göre Sovyet Hükümeti iç işlerine karışmayacak ve ülkede çoğunluğun mensup olduğu İslam dini ve geleneksel hukuk sistemi devam edecekti. Ancak bu durum mümkün olmamış 1924 yılında Sovyet Dağ Cumhuriyeti dağılmıştır. (Şahin, 2000)
Stalin’in Sovyet kampanyası kapsamında toplu tarım alanlarındaki köylülerin tarım ürünlerine el konuldu. Bu duruma karşı direnç gösteren birçok Çeçen Sibirya’ya sürgün edildi. Çeçen-İnguş Cumhuriyeti yaşanan tüm zorluklara isyan için harekete geçti. 1930 yılında gerçekleşen bu savaşta Sovyetler Çeçenistan’ın büyük bir kısmını işgal ettiler. Kafkasya’da yaşanan olaylardan sonra ortalık daha da karışmıştır. Almanya’nın Sovyetleri bitirme konusundaki kararından kaynaklı olarak Sovyetler sıkı tedbirler almaya başlamıştır. Sovyetlerin halka bu denli şüpheyle yaklaşması sonucunda: Önce 1941’de Rusya’da yaşayan Almanlar, savaşın sonlarına doğru Kırım Tatarları ve Kuzey Kafkasya halkları Sibirya ve diğer uç bölgelere doğru 1944 yılında sürgüne tabi tutuldular. Çeçenler, İnguşlarla birlikte 23- 24 Şubat 1944 tarihlerinde Nazilerle işbirliği yapmakla suçlanarak Kazakistan ve Sibirya’ya sürgün edildiler. (Hasanoğlu, 2016)
Akıl almaz katliamların yaşandığı bu olaylar günümüzde “Soykırım” niteliği taşımaktadır. Çeçen ve İnguşların memleketlerinden sürülmelerinin ardından Çeçen Cumhuriyeti kurulmuş; 9 Ocak 1957 yılında vatanlarına geri dönmüşlerdir. (Şahin, 2000)
1990 yılında toplanan Çeçen Ulusal Kongresinde Cevher Dudayev’in başkan seçilmesiyle 1991 yılında Cumhurbaşkanı ilan edilmiş ve ardından Çeçenistan’da Komünist rejim devrilmiştir. Meclis 1 Kasım 1991 tarihinde bağımsızlık kararı almıştır. 1 Şubat 1992’de bu kararı ilan etmiştir. Ancak Moskova Hükümeti bu kararı tanımamıştır. (Akıl & Küçükali, 2010)
SSCB, Gorbaçov’un Glastnost ve Perestroika politikaları sonucu 21 Aralık 1991’de Alma-Ata Anlaşması ile resmen dağıldı. 31 Mart 1992 yılında Rusya Federasyonu İçindeki Egemen Cumhuriyetlerin İktidar Organları ile Rusya Federasyonu’nun Federal organları Arasında Yasama ve Yetkinin Paylaşılması Anlaşması imzalandı. Ancak Tataristan ve Çeçen İnguş Cumhuriyeti bu anlaşmayı imzalamamıştır. (Taşdemir & Özer, 2017)
1991 yılında gerçekleşen Çeçenlerin Moskova’daki başarısız darbe girişiminin ardından imzalanması istenen belge imzalanmamıştır. Çeçenistan Moskova hükümetinin taleplerini yerine getirmeyerek bağımsız bir devlet gibi hareket etmiştir. İnguşetya Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nden ayrılarak Rusya Federasyonu’na bağlanmıştır. Rusya Çeçenistan üzerinde istediği hegemonyayı kuramadığı için tarihler 1994’ü gösterdiğinde hiç bitmemiş olan Çeçen-Rus Savaşı yeniden başlamıştır. Ancak üç sene boyunca resmi bir savaş olmamakla birlikte Rusya’da yaşanan Yeltsin, Gorbaçov ve komünistler arasında geçen iç tartışmalar nedeniyle henüz Rusya resmi olarak Çeçenistan’da bulunmamıştır. Ancak bölgeyi boş bırakmayarak iktisadi yönde koyduğu ambargolar ve muhalefeti örgütleyerek Dudayev’e karşı bir cephe oluşturmuştur.
26 Kasım 1994 yılında başlayan çatışmalarda Dudayev tarafı büyük bir başarı elde etti. Sorunu gerilla ile çözemeyeceğini anlayan Yeltsin düzenli birlikler halinde Çeçenistan’a sıcak savaş düzenledi. 11 Aralık 1994 yılında Grozni’ye akın eden Rus birlikleri içinde maalesef askeri ahlaktan yoksun olan, cezaevlerinde bulunan tecavüzcü, katil ve daha birçok ruh hastalığı olan erkekler bu bölgeye sevk edilerek insanlık dışı muameleler uygulanmıştır. 21 ay süren savaşın ardından Çeçenler bölgede büyük bir direniş göstermiş, 31 Ağustos 1996 tarihinde imzalanan Hasavyurt Anlaşması ile Ruslar yenilgilerini kabul etmiştir. (Yapıcı, 2013)
Bu savaş esnasında Çeçen halkının büyük bir kısmı savaşta vefat etmiş ve Çeçenler bağımsızlık hareketinin lideri Cevher Dudayev’i kaybetmiştir. Genel savaş tarihinin yanında Cevher Dudayev Türkiye’ye sık sık ziyaretlerde bulunmuş dönemin sağ ve sol kesimlerinden büyük destek görmüştür. Kafkas Dernekleri Federasyonları tarafından bölgeye maddi ve manevi destekler verilmiştir. Son nefesine kadar laikliği savunan bir lider olan Cevher Dudayev’in davasını yakın arkadaşı Aslan Masadov üstlenmiştir.
İmzalanan Hasavyurt Anlaşması ile bölgede bir sulh sağlanarak (!) Rusya Federasyonu Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’ni bağımsız bir devlet olarak tanımıştır. “İçkerya” ise Çeçenistan’ın güney kısmındaki dağlık bölgede yer alan bir vilayetin adıdır. (Brunot & Avioutskii, 2005)
Her iki başkanın da en büyük destekçisi olan Şamil Basayev radikal bir Çeçen olarak Çeçenistan’ın ulusal bağımsızlığını kazanmasında oldukça büyük rol oynamıştır. Oldukça dik başlı ve cesaretli olduğu söylenen ve bilinen Basayev kendi başına iş yapmaya da oldukça meyilliydi. Nitekim bölgede Bin Ladin’in destekçisi olan Hattab’ın Dağıstan’ın Botlikh bölgesini işgal ederek İslam Devleti kurmaya çalışmasında ABD istihbarat raporlarına göre Basayev’in de Rusya’ya karşı yapılan ve sivillerin ölümüne sebep olan bombalı saldırıların arkasında olduğu iddia edilmiş ve o bunu kabul etmiştir. Hazar bölgesinde bulunan petrolden kaynaklı ortaya çıkan gizli kriz sonucu terör politikası güttüğü öne sürülen Çeçen lideri Mashadov 2001 yılında bombalı bir saldırı sonucu öldürülmüştür. Yaşanan olaylar sonrasında 1996 yılındaki anlaşmaya göre ayrılıkçı bir terör örgütünün varlığında müdahale yetkisini kullanan Rusya bölgeye dahil oldu. (Yapıcı, 2013)
Çeçensiz bir Çeçenistan yaratılma sürecine gidilmiş ve Basayev yalnız kalmıştır. 1990’lı yıllarda Kadiri tarikatının Rusya’ya karşı kötücül politikaları gündemdeyken, 2000 sonrasında bunun değişerek Rusya’nın sempatisini kazanması dikkat çekmiştir. Mashadov’un bombalı bir saldırı sonucu ölmesinin ardından Rusya desteği ile Kadiri Tarikatı lideri Ahmet Kadirov Çeçenistan Başkanı olmuştur. Bir ülkeyi ele geçirmenin en kolay yolu olan, insanların manevi duyguları üzerinde oynanan oyunların net bir yansımasını görmekteyiz. (Sapmaz, 2013)
Ahmet Kadirov 7 Ekim 2003’te başkanlık koltuğuna oturduğunda Rusya istediğini elde etmişti. 2004 yılında Sovyet Rusya’nın 2. Dünya Savaşı’nı kazanmasının yıl dönümünde Grozni Stadyumu’nda gerçekleşen bombalı bir saldırı sonucu öldürülmüştür. Yerine oğlu Ramazan Kadirov gelerek Kadiri tarikatının ülke genelinde yaptırımları devam etmiştir. Basayev ise Arap milislerinden yardım alarak radikal İslamcı kimliği ile terör faaliyetlerine devam etmiştir. Kafkas Emirliği’nin Kafkasya bölgesini tek bir İslam Devleti yapma faaliyetlerinin arkasında bulunan Vahhabiler bölgede eylemler yapmıştır. Basayev 2007 yılında bir tören geçişi sırasında etkisiz hale getirilmiştir. (Sapmaz, 2013)
Günümüzde Çeçenya Rusya’ya dış işlerinde bağlı; iç işlerinde milli ve geleneksel bir yapı olan “De facto” devlet haline gelmiştir. Ülkede Radikal İslamcılarla mücadele devam etmektedir. Seküler Çeçen Milliyetçilerine karşı yumuşak bir tavır hakimdir. Birçok siyasi af çıkarılarak sınır dışı edilen Seküler Çeçenlerin, Çeçenya’ya tekrardan davet edildiği bilinmektedir.
Sıla Bal tarafından The FEAS Journal adına hazırlanmıştır.
Kaynakça
Akıl, A., & Küçükali, C. (2010). Uluslararası Hukuk Bakımından Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı ve Çeçenistan Sorunu. Yeni Fikir Dergisi, 4(2), 6-19.
Aygen, M., & Sönmez, İ. (2019). Çeçen Halkının Kendi Kaderini Belirleme Hakkı. Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi, 665-675.
Brunot, P., & Avioutskii, V. (2005). Chechen. Tokyo: Hakusuisha.
Buchanan, A. (1991). Secession: The Morality of Political Divorce from Fort Sumter to Lithuania. Boulder CO: Westview.
Hasanoğlu, İ. (2016). Ahıska Türkleri: Bitmeyen Bir Göç Hikayesi. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 1(16), 1-20.
Sapmaz, A. (2013). “Rusya Federasyonunun Terörle Mücadele Stratejisinin Kuzey Kafkasya’nın İstikrarı Üzerine Etkileri. , Savunma Bilimleri Dergisi, 2(12), 1-35.
Şahin, M. (2000). Avrupa Birliğinin Self-Determinasyon Politikası. Ankara: Nobel Yayınları.
Taşdemir, F., & Özer, A. (2017). Uluslararası Hukuk Perspektifinden Self-Determinasyon ve Ayrılma. Ankara: Hukuk Yayınları.
Yapıcı, U. (2013). Tarihsel Süreç İçinde Rus-Çeçen Sorunu. Çankırı: Kafkasevi Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayını.