TRUMP DÖNEMİNDE GÖÇMENLER VE SIFIR TOLERANS POLİTİKASI

GİRİŞ

Amerika Birleşik Devletleri’nin 45. Başkanı olan Donald Trump, gerek sansasyonel açıklamaları gerekse iç ve dış politikadaki uygulamalarıyla akıllara kazınan bir lider olmuştur. Sağcı popülist olarak nitelendirebileceğimiz bir çizgide seçim kampanyası yürüten Trump, bu dönemde sert göç karşıtı söylemleriyle oldukça dikkat çekmiş ve ABD’ye olan göçlerin kontrol edilmesini sağlamak amacıyla Meksika sınırına büyük bir duvar öreceğini vaat etmiştir. Ocak 2017’de Trump yönetiminin göreve başlamasından itibaren, göçmenlik ve seyahat kısıtlamaları konusunda katı bir tutum sergilenmiş ve çeşitli icraatlerde bulunulmuştur. İlerleyen süreçte ‘Sıfır Tolerans’ isimli politika uygulamaya konmuş ve yasadışı göçmenlerin hızla hapse atılmasının önü açılmıştır. Bu çalışmada, Donald Trump döneminde göçmenlere olan bakış açısı incelenecek ve özellikle ‘Sıfır Tolerans’ politikası üzerinde durulacaktır.

GÖÇMENLERE OLAN YAKLAŞIM

Göçmenler konusunda Demokrat Parti’ye kıyasla daha sert ve radikal bir tutum içerisinde olan muhafazakâr Cumhuriyetçi Parti bu konuyu her zaman ciddi bir güvenlik problemi olarak görmüştür. Gerçekleştirilen göçlerin ülkenin düzenini bozduğunu ve suç oranlarını yükselttiğini savunmuşlardır. Özellikle son yıllarda yasadışı göçlerde yaşanan artış sebebiyle sıklıkla bariz bir göçmen sorununun varlığından söz etmişlerdir. Bu yüzden ülke genelinde göçmen politikalarının güncel ortama uyum sağlaması için revize edilmesi ve göçmenler üzerinde sıkı bir denetim gerçekleştirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar (Manioğlu, 2020:161).

2016 Başkanlık Seçimleri’ne Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olarak katılan Donald Trump, kampanya süresince Müslüman ve göçmen karşıtı bir dil kullanmıştır. Seçimlere ‘Make America Great Again’ (Amerika’yı Yine Büyük Yapalım) sloganıyla birlikte girerken, başkan seçildiği takdirde ABD için büyük bir tehdit olarak gördüğü göçmen sorununa karşı radikal önlemler alacağını dile getirmiştir (Vega, 2018:123). Yasadışı göçleri engellemek için Meksika sınırına bir duvar örüleceğini vaat etmiş ve bu proje oldukça yankı uyandırmıştır. Trump’ın bu dönemde göçmen karşıtı söylemleri yalnızca Orta ve Güney Amerika ülkelerinden gelenlerle sınırlı olmayıp Müslümanları da kapsamıştır. Güvenlik tehdidi olarak gördüğü Müslüman ülkelerden yapılan göçün sınırlandırılacağını ve hatta yasaklanacağını açıklamıştır (Gülada, 2019:85).

Trump en başından itibaren Meksika’dan gelen göçmenleri suça meyilli, tehlikeli kişiler olarak lanse etmiş ve sınırdan bulaşıcı hastalıkların taşındığını söylemiştir. Müslüman göçmenleri ise potansiyel birer terörist olarak görüp kamuoyunda korku yaratmaya çalışmıştır. Onun buradaki amacı göçmenleri bir tehdit olarak tanımlayıp meseleyi ulusal boyutta bir güvenlik sorunu olarak kabul ettirmektir. ‘Güvenlikleştirme’ dediğimiz bu uygulamaya konuyla ilgili hızlı ve gerekirse sert çözümler üretmek için başvurmuştur. Nitekim göreve geldikten kısa süre sonra yayınladığı 25 Ocak 2017 tarihli Başkanlık Kararnamesi, seçim kampanyası boyunca dilinden düşürmediği göç sorununa yönelik çeşitli önlemler içermektedir.

SIFIR TOLERANS POLİTİKASI 

Donald Trump, göreve başladıktan hemen sonra büyük bir sorun olarak gördüğü göçmenlere karşı harekete geçmiştir. Irak, Suriye, İran, Libya, Sudan, Somali ve Yemen’den ABD’ye gelecek Müslümanlara seyahat yasağı getirmiştir (BBC, 2017). Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz 25 Ocak 2017 tarihli Başkanlık Kararnamesi, Meksika sınırında denetim merkezleri inşa etmekten ve duvar örmekten, denetim yapan güvenlik güçlerinin sayısını arttırmaya dek çeşitli tedbirler içermektedir. Başkanlık kararnamesinin tamamlayıcısı olarak, 20 Şubat 2017’de İç Güvenlik Bakanı John Kelly tarafından uygulama hükümlerini içeren bir ek kararname yayınlanmıştır (Tekin, 2020:314). Bu gelişmeleri takip eden süreçte Meksika sınırında tutuklama uygulamalarına başlanmıştır.

7 Mayıs 2018’e gelindiğinde ise Adalet Bakanlığı, hem Amerika Birleşik Devletleri’ne yasadışı göçü caydırmak hem de Trump yönetiminin genellikle hileli olduğunu iddia ettiği iltica taleplerini işleme koyma yükünü azaltmak için yasadışı sınır geçişlerine yönelik bir ‘Sıfır Tolerans’ politikası uygulayacağını duyurmuştur (Congressional Research Service, 2021:1). Bu politika, sınırı yasa dışı yollarla geçerken yakalanan tüm yetişkinlerin gözaltına alınmalarını ve sınır dışı edilmeleri için mahkemeye sevk edilmelerini öngörmektedir. Bu politikanın en çok tepki çeken tarafı ise çocuklarıyla beraber ABD’ye girmek isteyen ailelerin sınırda birbirinden koparılıp ebeveynlerin gözaltı merkezlerine, çocukların da devlet himayesindeki merkezlere gönderilmesi olmuştur. Anne ve babalar mahkemeye çıkmak için beklerken küçüğünden büyüğüne her yaştaki çocukla; ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Departmanı (Department of Health and Human Services) ve ona bağlı Mülteci Yeniden Yerleştirme Ofisi (Office of Refugee Resettlement, ORR) ilgilenmiştir. Ancak o dönem medyaya sızan görüntülerden yola çıkarak çocukların kaldığı merkezlerdeki şartların pek iç açıcı olmadığını söylemek mümkündür. Görüntülerin yanı sıra ABD’li araştırmacı medya kuruluşu ProPublica yayınladığı ve sınır karakolundan alındığı iddia edilen ses kaydında, görevlilere anne ve babalarını görmek istediklerini söyleyen çocukların ağlamaları ve haykırışları duyulmuş ve kamuoyunda eleştiriler artmıştır (BBC, 2018).

ABD yasalarına göre, ülkeye yasadışı yollarla da olsa giriş yapan kişilerin sığınma talebinde bulunma hakları vardır. Fakat Trump yönetimi, Sıfır Tolerans politikası çerçevesinde ülkeye yasadışı yollarla girenleri tutuklayıp bir süre sonra da sınır dışı ederek bu insanların iltica haklarını ellerinden almıştır (Tekin, 2020:316). Bu uygulamanın insan haklarını ihlal ettiği ve çocukların travma yaşamasına sebep olduğu aşikardır. Bu sebeple Sıfır Tolerans; kamuoyundan, insan hakları örgütlerinden, göç hukukuyla ilgilenenlerden ve hatta Papa’dan büyük tepkiler almıştır. 

Gelen eleştirilerin ardından Başkan Donald Trump Sıfır Tolerans politikasını sonlandırmak için yeni bir başkanlık kararnamesi yayınlamıştır. Politikanın yürürlükte olduğu altı hafta boyunca, en az 100’ü beş yaşın altında olmak üzere neredeyse 3000 çocuğun ebeveynlerinden ayrıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonra, Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (American Civil Liberties Union) tarafından, ORR’nin 26 Haziran 2018 itibariyle ayrıldığını kesin olarak belirlediği 2.816 çocuk adına bir toplu dava açılmıştır (Congressional Research Service, 2021:2).

2018’de ABD-Meksika sınırında ülkeye giriş yapmaya çalışırken yakalanan kişi sayısı 400.000’dir ve bu sayı neredeyse 2016’daki ile aynıdır (Tekin, 2020:316). Buradan yola çıkarak uygulanan Sıfır Tolerans politikasının Orta ve Güney Amerika’dan gelen göçmenleri caydırma konusundaki etkinliğini değerlendirdiğimizde sonucun başarısız olduğunu söyleyebiliriz.

SONUÇ

2016 ABD Başkanlık Seçimleri’ne Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olarak katılan ve kazanan Donald Trump, her zaman göçmen karşıtı bir dil kullanmıştır. Seçim kampanyası döneminde ve başkanlık görevi süresince göçmenleri bir güvenlik tehdidi olarak algılamış ve onlara karşı saldırgan bir tutum içerisinde olmuştur. Göreve geldikten kısa süre sonra yayınladığı kararnamelerle hem Müslüman hem de Orta-Güney Amerika’dan gelen göçmenlere karşı tedbirler almıştır. Görev süresince bu konudaki en çok tepki çeken uygulaması Sıfır Tolerans olmuştur. Bu politika çerçevesinde ABD sınırını yasa dışı yollarla geçen yetişkinler direkt olarak tutuklanmış, çocuklarıysa ailelerinden kopartılıp devlet himayesine alınmıştır. Ülkelerinde uyuşturucu kartellerinin tehdidine, yaşam haklarının tehlikeye girmesine, şiddete ve yoksulluğa maruz kalan göçmenlerin bir de Trump yönetiminin acımasız politikasıyla ailelerinden ayrılmasının zalimce olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Tehlikede olan bu insanların iltica hakkını elinden alan Donald Trump, insan haklarını ihlal etmiştir. Gelen tepkiler üzerine politikasını durdurma kararı alsa bile ailelerinden ayırdığı çocuklar ağır travma almış ve bazıları hala ailelerine kavuşamamıştır. Ayrıca uygulaması başarısız olmuş ve sınırdaki göçmen sayısı önceki yıllarla neredeyse aynı seviyede kalmıştır. Bu sonuca bağlı olarak yaptığımız değerlendirme şudur ki, tehlikenin kol gezdiği ve yoksulluğun had safhada olduğu ülkelerdeki koşullar iyileşmedikçe göçmen sorununu çözmek oldukça zor olacaktır. 

Beyza Bayrak tarafından The FEAS Journal adına hazırlanmıştır.


Referanslar

BBC News Türkçe. (2018, Haziran 21). Trump’ın iptal ettiği, aileleri ayıran uygulama hakkında bilinmesi gerekenler. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44547715

BBC News Türkçe. (2017, Ocak 28). Trump’tan Suriyeli mültecilere ABD’ye giriş yasağı. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38772810

Congressional Research Service. (2021). The Trump Administration’s “Zero Tolerance” Immigration Enforcement Policy. https://sgp.fas.org/crs/homesec/R45266.pdf

Gülada, M. O. (2019). Donald Trump’ın Göçmenlere Yönelik İnşa Edilmesi Planlanan Meksika Duvarı ve Propaganda Karikatürlerindeki Sunumu. Göç Araştırmaları Dergisi, 5 (1), 78-108.

Manioğlu, O. (2020). ABD Siyasetindeki Temel Ayrışma Noktaları: Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti Arasındaki Beş İhtilaflı Konu. R&S – Research Studies Anatolia Journal, 3(2), 156-167.

Tekin, S. (2020). Küresel Göç Krizi ve Kurumsal Şiddet: ABD-Meksika Sınırı Örneği. TİHEK Akademik Dergisi, 307-323.

Vega, S. R. (2018). Praxis of Resilience & Resistance: “We can STOP Donald Trump” and Other Messages from Immigrant Children. Association of Mexican American Educators Journal, 12 (3).

Share this article
Shareable URL
Prev Post

BİR DEMOKRATİKLEŞME GİRİŞİMİ: PRAG BAHARI

Next Post

JÖN TÜRKLERİN SİYASİ GÖRÜŞLERİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Read next