KOLEKTİF GÜVENLİK ANTLAŞMASI ÖRGÜTÜ (KGAÖ)

Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden süreçte devlet ve ulus inşası, ani ve plansız ekonomik dönüşümler, etnik krizler ve kontrolsüz göçler gibi çeşitli iç sorunlarla karşı karşıya kalan altı Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi, bu sorunlar üzerine uluslararası alandaki belirsizlikler ve tehditler de eklenince güvenlik üzerine bir antlaşma yapmaya karar verdiler. Bunun üzerine, 15 Mayıs 1992 tarihinde Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan ve Özbekistan liderleri Taşkent’te bir araya gelerek 1994’te yürürlüğe girecek olan Kolektif Güvenlik Antlaşması’nı imzaladılar. 1993 yılında Azerbaycan ve Gürcistan, 1994’te ise Belarus beş yılda bir rızaya dayalı uzatılabilecek olan bu anlaşmaya taraf oldular (ODKB, 2022a).

Bağımsızlıklarını kazandıktan bu kadar kısa bir süre sonra tümü Sovyet geçmişini paylaşan bu dokuz ülkenin onları yeniden birbirine bağlayacak türden bir antlaşmaya imza atmaları ilk bakışta mantıksız görünse de elbette ardında pek çok rasyonel sebebi barındırır. Bunlardan en önemlisi, Sovyet dönemi boyunca Moskova’nın çabalarıyla toprak altında tutulan bölgesel anlaşmazlıkların, dağılma sürecindeki otorite boşluğundan beslenerek şiddetle gün yüzüne çıkması ve bölgede ciddi güvenlik zafiyeti oluşmasıdır (Saat, 2005). Kolektif Güvenlik Antlaşması’nın maddeleri bu sorunları çözecek şekilde tasarlanmıştır. Bu 11 maddeli antlaşmaya göre, imzacı devletler birbirleri ve diğer devletler ile olan sorunlarını güç kullanmadan barışçıl yollarla çözmek zorundadır. Taraflardan birinin egemenlik, toprak bütünlüğü, barış ve istikrar gibi temel noktalarda kendini tehdit altında hissettiği durumlarda diğer tüm imzacı devletler durumun iyileştirilmesi için mekanizmalar kurar ve koordinasyon içinde çalışırlar. Bunun yeterli olmayacağı durumlarda ise antlaşmanın en kritik öneme sahip olan IV. maddesi devreye girer. Bu maddeye göre, tehdit altındaki imzacı devletin daveti sonucu, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesindeki hükümlerle paralel olmak şartıyla taraf devletler, askeri birlikler göndermek de dahil bu devlete tüm imkanlarıyla yardım etmekle yükümlüdür (ODKB, 2012a). Antlaşmanın IV. maddesi bu anlamda Kuzey Atlantik Antlaşması’nın V. maddesine son derece benzerlik gösterir (NATO, 2022).

Bu maddeler her ne kadar hassasiyetle hazırlanmış ve altına dokuz devletin imzası atılmış olsa da antlaşmanın yıllar içinde pek çok kez ihlal edildiğini ve bölgesel barışı sağlamada hedeflenen etkiyi gösteremediğini not etmek gerekir. Antlaşmanın ilk beş yılında gerçekleşen olaylar kolektif güvenlik ruhundan son derece uzaktı; Ermenistan, Azerbaycan ile savaşında Rusya’dan gizlice destek alıyor, Gürcistan yine Rusya destekli Abhazya’nın ayrılmasına engel olamıyor, Fergana Vadisi’ndeki terör olayları çözülemiyor ve Özbekistan komşusu Tacikistan’daki Rusya’ya yakın Rahmanov hükümetinin başa gelmesinden son derece endişe duyuyordu. Bu zorlu beş yılın sonunda, 1999 yılına gelindiğinde Azerbaycan, Gürcistan ve Özbekistan antlaşmadan çekildiler. Dönemin Gürcistan Başkanı Şevardnadze, Bağımsız Devletler Topluluğu’nda yaptığı bir konuşmada, bu antlaşmanın yalnızca kâğıt üzerinde var olduğunu söyleyerek sert eleştirilerde bulundu. Çekilen ülkelerin vatandaşlarından örgüte, yalnızca Rusya’nın çıkarları çerçevesinde hareket ettiği yönünde eleştiriler geliyordu (Saat, 2005).

Üç ülkenin çekilmesi sonucu prestij kaybına uğrayan Kolektif Güvenlik Antlaşması, Taliban’ın güneyde, Afganistan’da giderek etki alanını genişletmesi ve tüm dünyanın dikkatinin bölgeye çekilmesiyle yeniden kritik önem kazandı. Ancak bölgenin jeopolitik önemi doğal olarak güç rekabetini de beraberinde getiriyordu. 2000’lerin başında antlaşmanın maddi anlamda en güçlü tarafı olan Rusya bile ekonomik dönüşümünü halen tamamlamış değildi ve bu durum özellikle Orta Asya ülkelerini bölgeyi yakından takip eden diğer güçlü devletlere yönlendirdi (Saat, 2005, s. 4). Uluslararası sistemdeki köklü değişimlerin habercisi olan 11 Eylül Saldırıları’nın hemen ardından ABD ve NATO’nun Orta Asya’da, Afganistan’daki faaliyetlerini destekleyici askeri üsler açabilmeleri de büyük ölçüde bu durumun bir sonucuydu. Burada antlaşmanın bir başka zafiyeti ortaya çıktı: Kolektif Güvenlik Antlaşması imzacı devletlerin diğer devletlerle yapacağı anlaşmalar ve işbirliklerini etkileyecek kapsayıcılıkta değildi, taraflara yalnızca diğer ortak savunma sistemlerine dahil olmayı yasaklıyordu (ODKB, 2012a).

Antlaşmadan Organizasyona 

Zaman içinde, Afganistan’daki karmaşık durumdan kaynaklanan güvenlik endişeleri ve daha önce belirtildiği gibi ABD’nin antlaşma taraflarıyla yakınlaşması gibi sebeplerle Kolektif Güvenlik Antlaşması’nın güçlendirilmesi gerektiği fark edildi. 2002 Mayıs’ında, ortak güvenlik için atılan adımların sağlamlaştırılacağı yönünde sözlerin verildiği bir Kolektif Güvenlik Konseyi oturumunda, antlaşmaya uluslararası örgüt statüsünün verilmesi konusunda anlaşıldı. Böylece, imzalanışından tam on yıl sonra, Kolektif Güvenlik Antlaşması’nın bir uluslararası güvenlik örgütüne dönüşümü başladı. Liderlerin söylemlerine bakılırsa örgüt yalnızca dışarıdan gelebilecek tehditleri savuşturmak için çalışıyordu, Vladimir Putin onuncu yıl konuşmasında böyle söylemişti. Fakat Rusya özelinde KGAÖ’nün NATO’nun Avrasya’daki karşılığı olarak algılandığı da tartışılmaktadır (Saat, 2005, s. 3). 1999 Washington Zirvesi’nde Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya zaten NATO’nun bir parçası olmuştu (NATO, 2009). Fakat 2002’de NATO durumu daha da ileri götürerek üçü Baltık ülkesi olmak üzere yedi ülkeyi müzakere masasına davet etti. Tüm bu gelişmeler KGAÖ’nün Rusya için önemini giderek arttırıyordu.

Kuruluşundan beş ay sonra KGAÖ Tüzüğü kabul edildi. On bölüme dağılmış 29 maddeden oluşan bu belge, BM Şartı’nın 102. maddesi doğrultusunda BM Sekreterliğine kaydettirildi. Ardından KGAÖ, 2004 yılında BM Genel Kurulu’nda gözlemci statüsü aldı (MFA Belarus, 2020)

Bölgedeki değişen dinamiklerin etkisiyle Özbekistan, 2006 yılında yeniden KGAÖ’ye katıldı ve 2012 yılında alacağı çekilme kararına kadar organizasyonun bir parçası oldu. Tekrar katılma kararının ardındaki en önemli sebep, 2005 Mayıs’ında gerçekleşen kanlı Andican Olayları sonrası Özbekistan’ın Batı dünyası tarafından izolasyona tabii tutulması ve Kerimov yönetiminin çareyi Rusya ve Çin’le yakınlaşmakta bulmasıdır. 2006’da başlayan ve 2012’de yeniden ayrılığa götüren bu ikinci üyelik süreci kolektif güvenlik ruhundan son derece uzak kararlarla ve özellikle Rusya ile karşılıklı eleştirel yaklaşımlarla şekillenmiştir. Bu süreçte Taşkent’in Moskova ile en önemli anlaşmazlığı örgütün kurmuş olduğu Hızlı Tepki Gücü’nün çalışma alanıyla ilgiliydi. Özbek yetkililere göre, Hızlı Tepki Gücü, tüm üyeler arasında tam mutabakat sağlanmaksızın harekete geçmemeliydi ya da topraklarına yabancı orduların girişini yasaklayan ülkelere müdahale yasaklanmalıydı. Hatta, üye ülkeler arası anlaşmazlıkları çözmek için bu güçlerin kullanılması Taşkent için kabul edilebilir değildi (Saipov, 2012). KGAÖ’nün Kırgızistan’da 2005 ve 2010 tarihlerinde gerçekleşen Lale ve Kırgız devrimleri sırasında ülkedeki huzur ortamını koruyamayarak bir kez daha sınıfta kalması ve üstüne Rusya’nın 2009’da Özbek ve Kırgızlar arasında çekişmelerin yaşandığı Kırgızistan’ın güney kesiminde yeni bir askeri üs inşa etme planı, Özbekistan’ın Moskova’ya öfkesini arttırırken örgüte bağlılığını ise kademeli olarak azalttı. KGAÖ’nün Afganistan’a yönelik güvenlik stratejileri de bölge ile geniş bir sınır hattını paylaşan Özbekistan için kritik öneme sahipti. Örgüt BM’nin yetkilendirmesiyle Afgan-Tacik ve Afgan-Özbek sınır hattı boyunca güvenli bir kuşak oluşturmayı planlıyordu. Ancak Kerimov yönetimi bunun toprakları içinde kalıcı askeri üsler anlamına geleceğinin farkında olarak güvenli kuşak planına şiddetle karşı çıktı (Saipov, 2012) Nitekim Özbekistan’ın 2012’deki örgütten ayrılması politik ortamdaki geçici değişimlerin değil, örgütün dikkate değer yapısal sorunlarının bir sonucudur. 

Kolektif Güvenlik Örgütü’nün kapıları 10. maddesi gereği ilgilenen tüm ülkelere açıktı, hatta 2007 yılında İran’ın örgüte üye olup olmayacağı gündeme gelince o zaman görevde olan KGAÖ Genel Sekreteri Nikolay Bordyuja, eğer İran, KGAÖ Tüzüğü doğrultusunda katılım başvurusunda bulunursa bunu değerlendireceklerini söyledi (The Indian Express, 2007). İran örgüte katılsaydı, Sovyet geçmişi olmayan ilk üye olacaktı fakat bu gerçekleşmedi. Yine de çalışma alanını Sovyet sonrası dünyanın ilerisine taşımakta kararlı olan KGAÖ, Ekim 2007’de Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile güvenlik, suç ve uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadelede işbirliği alanlarını genişletecek önemli bir antlaşma imzaladı. Günümüzde örgüt ŞİÖ’nün yanı sıra başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gibi bazı Batı merkezli organizasyonlarla da işbirliği içinde çalışır. Hatta KGAÖ Genel Sekreter Yardımcısı Valeriy Semerikov, örgütün kolektif güvenlik sisteminin yapısı üzerine kaleme aldığı bir makalede, KGAÖ’nün aslında NATO ile işbirliği girişimlerinde bulunduğunu fakat Brüksel’in hala eski sabit klişelerin dışına çıkamadığından bunun gerçekleşmediğini iddia eder (Semerikov, 2013). NATO yetkililerine göre ise KGAÖ Moskova’nın eski Sovyet ülkeleri üzerindeki etkisini arttırma aracı olarak kullandığı bir örgüttür ve işbirliği kurulabilecek bir örgüt değildir (Weitz, 2018, 4). İki büyük savunma örgütü çatışan perspektiflere rağmen uyuşturucu trafiğinin kesilmesi gibi bazı spesifik konularda başarılı işbirliği kurabilmiştir ancak Kırım’ın Rusya tarafından işgalini takip eden süreçte işbirliği fikri neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. 

2007 yılında üye devletler örgütün derinleşmesi bakımından önemli bir adım attı ve KGAÖ Tüzüğü’nün 7. maddesine dayanarak örgütün Barış Gücü’nün kurulması üzerine bir antlaşma imzaladı. İmzalanan bu antlaşma 2009 yılında yürürlüğe girdi. Böylece kritik bölgelere BM Barış Gücü’nün gitmesi kararlaştırılana dek ya da hiç gönderilmediği durumlarda üye devletler kendi güvenliklerini sağlayabileceklerdi. Bu gibi ortak kuvvetlerin ekonomik ve personel yükü doğal olarak Rusya tarafından üstlenilecekti. Buna ek olarak, Rus askeri teçhizatlarının örgüt ülkelerine Rusya’daki fiyatından satılması ve üye ülkelerin askeri öğrencilerine Rus askeri akademilerinde indirim imkanları sağlanması gibi kararlar (Balcı, 2021), Rusya için ekonomik anlamda zorlayıcı ama onları ittifaka sadık tutmak için gerekli adımlardı.

(28 Kasım 2019 tarihinde Bişkek’te yüz yüze gerçekleştirilen zirve toplantısından KGAÖ üye ülkelerin devlet başkanları ve Genel Sekreter Yardımcısı Valeriy Semerikov)

Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün Rus dış politikasında eski Sovyet dünyasını en azından belirli noktalarda bir arada tutabilmek bakımından çok önemli bir yeri vardır. Bu sebeple, NATO’da bütçe harcamalarının yarısından fazlası ABD, Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa arasında paylaştırılırken KGAÖ’de Rusya, organizasyonun devamlılığı için bu görevin en ağır kısmını tek başına üstlenmiştir. Örgütün yönetiminde Moskova’nın ağırlığını gösteren bir başka etken de KGAÖ devletlerinin toplam yaklaşık 1 milyon 256 bin askerden oluşan ordusunun %80’ini Rus askerlerin oluşturmasıdır (Karimov, 2021). Bu oran, örneğin NATO’nun en önde gelen üyesi ABD için %40’tır. Elbette, yalnızca bir güçlü devleti içeren bir örgütle birden fazlasını içeren bir diğerini karşılaştırmayı bundan daha ileri götürmek yanıltıcı olacaktır. Ancak yine de bu oranlardan; KGAÖ üyelerinin Rusya’ya bağımlılığının, NATO üyelerinin ABD’ye bağımlılığından daha fazla olduğunu çıkarmak mümkündür (Karimov, 2021).  2012 seçimlerini kazandıktan sonra Vladimir Putin’in dış politika öncelikleri üzerine imzaladığı ilk kararnamede örgütün güçlendirilmesi de Rusya’nın öncelikleri arasında sıralanmıştır. 

KGAÖ Parlamenter Meclisi 2013 yılında Sırbistan ve Afganistan’a gözlemci statüsü verdi. O zamanlar iktidarda olan Afgan hükümetinin konumunu güçlendirmek için örgütün desteğine ihtiyacı vardı (Weitz, 2018).

Organizasyonun İç Yapısı

Örgütün resmi sayfasındaki tablonun Türkçe’ye çevrilmiş halidir. (ODKB, 2022b) 

KGAÖ Şartı’nın dördüncü bölümünde organizasyonun iç yapısı ve işleyişi hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Buna göre, organizasyonun çatı organı, üye ülkelerin başkanlarından oluşan Kolektif Güvenlik Konseyi’dir. Üye devletlerin ortak hedeflerini gerçekleştirmek için yürütülen faaliyetler üzerine önemli kararlar alan bu organ, işleyişi etkinleştirebilmek adına alt organlar ve çalışma grupları kurma yetkisine sahiptir (Javaid, 2017, s. 10621). Dışişleri ve Savunma Bakanları Konseyleri ise üye ülkeler arası diplomatik ve askeri ilişkileri düzenlemekten sorumlu danışma ve yürütme organlarıdır. 2012 yılında Savunma Bakanları Konseyi altında kurulan Askeri Komite, organizasyonun kolektif savunma için mecvut gücü ve araçlarının detaylı incelenmesi üzerine çalışır ve bu çalışmalar ışığında Konsey’e önerilerde bulunur. Bir diğer danışma ve yürütme organı olan Güvenlik Konseyi Sekreterleri Komitesi, güvenlik alanında üyeler arası bilgi alışverişini sağlamakla görevlidir. Örgütün kalıcı çalışma organı olan KGAÖ Sekreterliği, diğer organları faaliyetlerini gerçekleştirirken enformasyonel, analitik, istişari ve organizasyonel destek sağlar (ODKB, 2022b).

KGAÖ Genel Sekreteri Stanislav Zav

Organizasyonun mevcut genel sekreteri Belarus asıllı Stanislav Zav, yardımcıları ise (Rus) Valeriy Semerikov, (Kazak) Samat Ordabayev ve (Tacik)  Tahir Hayrullayev’dir (ODKB, 2022c).

KGAÖ’nün Savunma Potansiyeli

2000 yılında Minsk’te gerçekleşen Kolektif Güvenlik Konseyi oturumunda, örgütün faaliyet alanlarının üç ana bölgeye ayrılmasına karar verildi: Doğu Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya. Üye devletlerin ulusal orduları kolektif güvenliğin ana direğini oluşturmakla birlikte zamanla bunlara kolektif oluşumlar da eklenmiştir. Bugün, KGAÖ’nün bölgesel ve kolektif yapıda altı farklı ana kuvveti vardır (ODKB, 2022d). Bunlardan bölgesel kuvvetler Rusya-Belarus ve Rusya-Ermenistan ortak askeri personel ile kurulan bilateral kuvvetler ile çoklu Orta Asya Kolektif Acil Müdahale Gücü’dür (Semerikov, 2013). Kolektif kuvvetler ise tüm üyelerin katkıları ile kurulan ve çalışma alanı örgütün yetki alanındaki askeri tehditlerin yanı sıra diğer tehditleri de kapsayan Hızlı Müdahale Gücü, Barış Gücü ve Kolektif Hava Kuvvetleri’dir. (ODKB, 2022d)

2001 yılında KGAÖ Güvenlik Konseyi kararıyla kurulan Orta Asya Kolektif Müdahale Güçleri yaklaşık 5 bin personelden oluşur. Bu güçlerin ana görevi üçüncül aktörlerden gelebilecek tehditleri önlemek ve bölgenin durumu gereği anti-terörist operasyonlar gerçekleştirmektir. 2009 yılında kurulan ve yaklaşık 18 bin personelden oluşan Hızlı Tepki Gücü’nden daha önce Özbekistan’ın bu kuvvetleri tehlikeli bulması vesilesiyle bahsetmiştik. Alanında uzman personel ve modern ekipmanlarla donatılmış Hızlı Tepki Gücü, silahlı çatışma ve savaş gibi durumlarda üye devletlere hızlı askeri müdahale kapasitesine sahiptir. Buna ek olarak, uluslararası terörizm, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile mücadele gibi alanlarda da faaliyet gösterir (ODKB, 2022e).

KGAÖ Barış Gücü de daha önce bahsi geçtiği üzere 2009 yılında kurulmuştur ve yaklaşık 3600 personelden oluşur. Askeri çatışmaların önlenmesi, çatışan tarafların güvenli bir ortamda iletişiminin sağlanması, güvenlik zafiyeti bulunan bölgelerde sivillerin korunması, mültecilerin güvenli bölgelere ulaşımının sağlanması, önemli nesne ve yerlerin korunması ve benzeri pek çok görev Barış Gücü’nün faaliyet alanına girer (ODKB, 2022d). Ayrıca BM ile 2012’de imzalanan ortak bildirinin neticesinde (Weitz, 2018), gerek duyulduğu takdirde KGAÖ Barış Gücü üçüncü ülkelerde BM Barış Gücü yanında görev alabilir. KGAÖ Hava Kuvvetleri ise örgüt askerlerinin hedef noktalarına taşınması, gözlem uçuşlarının yapılması ve yaralı personelin tahliyesi gibi görevleri yerine getirmek üzere 2014 yılında kurulmuştur. (ODKB, 2022f)

KGAÖ Krizlere Nasıl Müdahale Eder?

Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü üyeleri, kurulduğundan beri örgütten yalnızca iki noktada askeri yardım istedi ancak her iki talep de geri çevrildi. Bunlardan ilki, 2009-2010 yıllarında geniş çaplı iç karışıklıklar ve etnik çatışmalar yaşayan Kırgızistan’ın ülkede barış ortamının yeniden sağlanması için yaptığı, ikincisi ise Ermenistan’ın 2021 baharında Azerbaycan sınırına asker gönderilmesi için yaptığı teklifti (Karimov, 2021).

Ermenistan, Azerbaycan ile 2020 Eylül’ünden 9 Kasım’daki ateşkese kadar devam eden savaşında örgütten herhangi bir yardım talebinde bulunmadı. Yine de KGAÖ gibi bir kolektif güvenlik örgütünün nasıl olup da üyesini savaş durumunda savunmadığı konusu pek çok insanın kafasında soru işaretleri oluşturdu. Bu soruların cevabı KGAÖ Tüzüğü’nün V. maddesinde bahsi geçen ‘iç işlere karışmama’ ilkesinde aranabilir. Yani, örgüt müttefiklerini yalnızca üçüncü ülke ya da aktörlerden gelecek tehlikelerden korumakla yükümlüdür. 2020’deki Dağlık Karabağ savaşı, uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağı olarak tanınmış ve BM kararlarınca onaylanmış Azerbaycan topraklarında gerçekleştiğinden, Ermenistan sınırlarını aşan bir tehlike söz konusu olmadı. Ermenistan KGAÖ’ye katılırken resmî belgelerde, kendi sınırlarını zaten BM tarafından tanındığı şekliyle kabul etmek zorunda kalmıştı. Bu durumda V. maddenin devreye girmesi için bir gerekçe yoktu. Kırgızistan konusunda ise, o zamanlar iç işlere müdahale etmeme ilkesi daha sıkı uygulanıyor olsa da eğer üye devletler arasında oy birliği sağlanmış olsaydı, KGAÖ birlikleri Kırgızistan’a askeri müdahale yapabilirdi. Çünkü Kırgız Hükümeti’nden bu yönde açık çağrı vardı. Ancak anlaşmazlıklar sebebiyle örgüt, destekleyici açıklamalar ve insani yardımlarla yetindi (Balcı, 2021).

2020 yılında Belarus’ta Aleksandr Lukaşenko’nun otoriter yönetimine karşı gerçekleşen geniş çaplı protestolar sırasında da KGAÖ müdahalesi tartışılmaya başlanmıştı. Ancak bu ne Lukaşenko’nun ne de KGAÖ’nün gündemindeydi. 2016 yılında Ermenistan’ın başkenti Erivan’da gerçekleşen Kolektif Güvenlik Konseyi zirvesinde, 2025 yılına kadar devam etmesi planlanan Kolektif Güvenlik Stratejisi’nin kabul edilmesi ve bir Kriz Müdahale Merkezi açılması kararlaştırılmasının yanı sıra örgütün faaliyet alanı üyelere yönelik içten saldırıları da kapsayacak şekilde genişletildi. Resmi söylem ve tutumlar üzerinden gidilirse, 2020’de Belarus’ta gerçekleşen protestolar, 2022 başında Kazakistan’da gerçekleşenlerden tam da bu noktada farklılık gösterir.

Kazakistan’da 2 Ocak’ta ülkenin batısında yer alan Janaözen şehrinde başlayıp kısa süre sonra ülkenin pek çok bölgesine yayılarak Almatı’yı merkez alan protestolar süresince Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev, ülkedeki mevcut duruma dışarıdan bir müdahale söz konusu olduğu iddialarında bulundu. Tokayev yönetiminin söylemlerine göre yabancı şirketler, istihbarat servisleri ve terörist gruplar protestoları kışkırtıyor, Kazakistan’ın egemenliğine gölge düşürülmek isteniyordu (Tuna, 2022).Binlerce kişinin yaralandığı ve tutuklandığı böylesi zor bir durumda Tokayev’in elinde Kolektif Güvenlik Örgütü’nden yardım istemek dışında ne kalmıştı?

Kasım Cömert Tokayev

Özetle, çizilen ilginç tabloya bakıldığında Kazakistan yönetimi Belarus’taki gibi sıradan hükümet karşıtı protestoların değil, yabancı güçlerin oyunlarının bir kurbanıydı. Neticede, devlet başkanının daveti sonucu 6 Ocak’ta 2 bin 500 kişilik asker ve 250 teçhizattan oluşan KGAÖ Barış Gücü ülkeye askeri müdahalede bulundu (Anadolu Ajansı, 2022). Böylece Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü tarihinde ilk defa bir üye devlete askeri müdahalede bulunmuş oldu. Barış Gücü Rus, Belarus, Kırgız, Ermeni ve Tacik askerlerden oluşuyordu. Yani, Türkiye’de ve Batı’da birtakım gruplar tarafından algılandığı gibi Kazakistan’ın Rusya tarafından işgali söz konusu değildi, taraflı medyada sıkça görüldüğü şekliyle Kazak topraklarının yabancı askerler tarafından barbarca çiğnenmesi de konusu değildi, KGAÖ askerlerin orada olma sebebi yukarıda açıklanan hukuki sebeplerden kaynaklanmaydı.

Ancak elbette, tüm bunların yanlış algılar olması, bu müdahalenin özellikle de Orta Asya’daki post-Sovyet ülkeler için geleceğe dönük negatif sonuçları olmayacağı anlamına gelmez. Daha önce Özbekistan’ın özellikle iç müdahaleler konusunda ne kadar hassas hareket ettiğinden bahsetmiştik, bölge ve örgüt dinamikleri değerlendirildiğinde yaklaşımının yerinde olduğunu söyleyebiliriz.

KGAÖ Barış Gücü, protestoların tamamen bastırılmasının ardından Kazakistan’dan kademeli olarak çekilmeye başladı, 19 Ocak itibariyle ülkede Barış Gücü personeli bulunmuyordu (Anadolu Ajansı, 2022).Böylece örgüt, son olmayacağı tahmin edilen ilk barış operasyonunu başarıyla tamamlamış oldu.

Sonuç

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası oluşan güvensiz ortamdan doğarak gerekli yapısal altyapı sağlandığında uluslararası örgüte dönüştürülen Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, kurulduğu günden beri kendini revize ederek gelişmeye devam ediyor. Örgütün sınırları rejim istikrarsızlıkları, ayaklanmalar ve silahlı çatışmalar başta olmak üzere çeşitli güvenlik tehditlerini barındırdığından üye devletler için bu bütünün bir parçası olmak son derece önemlidir. KGAÖ tüzüğüne ve örgütün iç yapısındaki işleyişe göre tüm üye devletler eşittir. Fakat Rusya Federasyonu, örgüte tüm üyelerin toplamından daha çok katkı sağlaması bakımından daima en önde gelir. Hatta bu durum, Batılı ülkeler tarafından KGAÖ’nün Moskova dominasyonunda ve onun çıkarlarına hizmet eden bir örgüt olarak algılanmasına sebep olmuştur. Örgüt içi çıkar çatışmaları ve üyelerin zaman zaman birbirlerini tehdit olarak algılamaları gibi sebeplerle KGAÖ, dayanışma ruhunu zaman zaman kaybetme noktasına gelmiş ancak yeni önlem ve düzenlemelerle varlığını devam ettirmiştir. Rusya dışındaki devletler için en önemli ikilem, Rusya’nın örgüt vasıtasıyla iç işlerine dahil olmasını önlemek isterken aynı zamanda Rusya’dan gelecek destek ve yardımlara muhtaç olmaktır. Fakat işbirliği daima ön plandadır. Çünkü Post-Sovyet ülkeleri zaman içinde Washington’ın çok uzaktan duyulan ‘idealist’ söylemlerine değil, bölgelerinin ‘gerçek’ dinamiklerine odaklanmayı öğrenmişlerdir. İlk barış operasyonunu 2022’nin Ocak ayında Kazakistan’da gerçekleştiren KGAÖ, Rusya Federasyonu’nun askeri operasyona açık ve yayılmacı politikaları da göz önüne alındığında gelecek yıllarda daha aktif stratejiler izleyerek bölgedeki önemli konumunu pekiştirecek gibi görünüyor. 


KAYNAKÇA

Anadolu Ajansı. (2022, Ocak 19). Kazakistan Savunma Bakanlığı: KGAÖ Barış Gücü ülke topraklarından tamamıyla çekildi. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kazakistan-savunma-bakanligi-kgao-baris-gucu-ulke-topraklarindan-tamamiyla-cekildi/2479306

Balcı, Z. S. (2021, Mayıs). REGIONAL SECURITY COMPLEXITY IN POST-SOVIET EURASIA: CSTO DILEMMA. Bölgesel Araştırmalar Dergisi, 5(1), 87-114.

Javaid, F. (2017, Mart). Collective Security Treaty Organization (CSTO) and Central Asian Region: Opportunities and Challenges. European Academic Research, 4(12), 10614-10633.

Karimov, N. (2021, Ocak 11). Effektivnost ODKB v Kontekste Menyayuşeysya Sistemı Regionalnoy Bezopasnosti. CABAR.asia. https://cabar.asia/ru/effektivnost-odkb-v-kontekste-menyayushhejsya-sistemy-regionalnoj-bezopasnosti

MFA Belarus. (2020). Collective Security Treaty Organization – Ministry of Foreign Affairs of the Republic of Belarus. https://mfa.gov.by/en/mulateral/organization/list/cddd96a3f70190b1.html

NATO. (2009, Nisan 9). NATO Topics:NATO enlargement. NATO – Post Cold War Enlargement. https://www.nato.int/summit2009/topics_en/05-enlargement.html

NATO. (2022, Mart 14). Topic: Collective defence – Article 5. NATO. https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_110496.htm

ODKB. (2012a, Nisan 26). Dogovor o Kollektivnoy Bezopasnosti. Organizatsiya Dogovora o Kollektivnoy Bezopasnosti. https://odkb-csto.org/documents/documents/dogovor_o_kollektivnoy_bezopasnosti/#loaded

ODKB. (2012b, Nisan 26). Ustav Organizatsii Dogovora o Kollektivnoy Bezopasnosti. Organizatsiya Dogovora o Kollektivnoy Bezopasnosti.                                https://odkb-csto.org/documents/documents/ustav_organizatsii_dogovora_o_kollektivnoy_bezopasnosti_/#loaded.

ODKB. (2019, Ocak 23). O Sotrudniçestve ODKB s OON. Organizatsiya Dogovora o Kollektivnoy Bezopasnosti. https://odkb-csto.org/international_org/un/o_sotrudnichestve_odkb_s_oon_/

ODKB. (2022a). Ot Dogovora k Organizatsii. Organizatsiya Dogovora o Kollektivnoy Bezopasnosti. https://odkb-csto.org/25years/

ODKB. (2022b). Struktura ODKB. Organizatsiya Dogovora o Kollektivnoy Bezopasnosti. https://odkb-csto.org/structure/

ODKB. (2022c). Zamestiteli Generalnovo Sekretarya. Organizatsiya Dogovora o Kollektivnoy Bezopasnosti. https://odkb-csto.org/structure/deputies/index.php

ODKB. (2022d). Silı i Sredstva Sistemı Kollektivnoy Bezopasnosti ODKB. Obyedinennıy Ştab ODKB.  https://jscsto.odkb-csto.org/voennaya-sostavlyauschaya-odkb/forces.php

ODKB. (2022e). Obespeçeniye Voyennoy Bezopasnosti. Obyedinennıy Ştab ODKB. https://jscsto.odkb-csto.org/voennaya-sostavlyauschaya-odkb/

ODKB. (2022f). Kollektivnıye Aviatsionnıye Silı ODKB. Obyedinennıy Ştab ODKB. https://jscsto.odkb-csto.org/voennaya-sostavlyauschaya-odkb/kasodkb.php

Saat, J.H. (2005, Şubat). The Collective Security Treaty. Defence Academy of the UK, Conflict Studies Center, 5(9), 21.

Saipov, Z. S. (2012, Temmuz 18). Factors that Influenced Uzbekistan’s Decision to Pull out of the CSTO: The View from Tashkent. Eurasia Daily Monitor, 9(136), 4.

Semerikov, V. (2013). KGAÖ’nün Kolektif Güvenlik Sistemi. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi.

The Indian Express. (2007, Mayıs 15). Iran may join security group led by Russia. The Indian Express. http://archive.indianexpress.com/news/iran-may-join-security-group-led-by-russia/30931/

Tuna, O. (2022, Ocak 7). 5 soruda Kazakistan krizi. Independent Türkçe. https://www.indyturk.com/node/456851/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/5-soruda-kazakistan-krizi

Weitz, R. (2018). Assessing the Collective Security Treaty Organization: Capabilities and Vulnerabilities. Strategic Studies Institute, U.S. Army War College Commandant (AWCC-DSI/Publications).

Share this article
Shareable URL
Prev Post

NEOLİBERAL DÜZENDE BİYOPOLİTİKANIN FEMİNİST BİR DÜZLEMDE TARTIŞILMASI: KADIN EMEĞİ

Next Post

RUSYA-UKRAYNA KRİZİ BAĞLAMINDA ÇİN-TAYVAN ANLAŞMAZLIĞI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Read next