TAYVAN KRİZİ EKSENİNDE ABD-ÇİN İLİŞKİLERİ

Özet

Bin dokuz yüz kırk dokuzdan bu yana ABD-Çin ilişkileri gergin ayrılıklardan, yoğunlaşan diplomasi, artan uluslararası rekabet ve giderek iç içe geçen ekonomilerin karmaşık bir karışımına dönüşmüştür. Tayvan, Güney Çin Denizi ile Doğu Çin Denizi ve Filipin Denizi arasındaki kritik geçiş noktasında bulunmaktadır ve Çin kıyılarından yaklaşık 100 mil (160 km) uzaklıkta bir adadır. Tayvan kendisini, anayasası ve demokratik yollardan seçilmiş liderleriyle bağımsız bir ülke olarak tanımlarken; Çin Tayvan’ı yeniden kendi topraklarının parçası olacak ayrılıkçı bir bölge olarak görmektedir. Pekin ile Taipei hükümetleri arasındaki siyasi ilişkiler sorunlu olsa da ekonomik ilişkiler geliştirilmiştir. Son olarak ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi son 25 yılda ABD’den Tayvan’a yapılan en üst düzey ziyareti gerçekleştirmiş; Pelosi ziyaretinde ülkesinin Tayvan’ı asla yalnız bırakmayacağını göstermeyi hedeflediklerini ve ABD-Tayvan ilişkilerini “müşterek değerlere dayalı, gelişen bir ortaklık” olarak tanımlamıştır. Pelosi’nin ziyareti Çin’de alarm durumu oluşturmuş ve Tayvan Boğazı’nda askeri hareketlilik başlamıştır. Soru ise Tayvan’ın gelecekteki statüsünün ne olacağıdır.

Tarihsel Süreç 

Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu (1949)

Çin Komünist Partisi Lideri Mao Zedong, köylü destekli Komünistlerin Milliyetçi Chiang Kay-şek hükümetini yenmesinin ardından Ekim 1949’da Pekin’de Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Chiang ve binlerce askeri Tayvan’a kaçar. 2. Dünya Savaşı sırasında işgalci Japon kuvvetlerine karşı milliyetçileri destekleyen Amerika Birleşik Devletleri, Chiang’ın Taipei’de sürgündeki Çin Cumhuriyeti hükümetini desteklemiş ve ABD’nin anakara Çin ile birkaç on yıllık sınırlı ilişkilerine zemin hazırlamıştır.

Birinci Tayvan Boğazı Krizi (1954)

Başkan Dwight Eisenhower 1953’te ABD donanmasının Tayvan ablukasını kaldırarak Chiang Kay-şek’in Ağustos 1954’te Tayvan Boğazı’ndaki Quemoy ve Matsu adalarına binlerce asker göndermesine yol açmıştır. Çin Halk Kurtuluş Ordusu adaları bombalayarak karşılık vermiştir. Washington, Chiang’ın Milliyetçileri ile karşılıklı bir savunma anlaşması imzalamıştır. 1955 yılı baharında ABD, Çin’e nükleer saldırı tehdidinde bulunmuş ve aynı yılın Nisan ayında Çin, Milliyetçilerin Dachen Adası’ndan çekilmesinden sonra sınırlı bir zafer ilan ederek müzakere etmeyi kabul etmiştir.

Pinpon Diplomasisi (1971)

Washington ve Pekin arasındaki ilişkilerin iyileşmesinin ilk görünür işareti olarak, Çin’in pinpon takımı 6 Nisan 1971’de ABD ekibinin üyelerini Çin’e davet etmiştir. ABD’li oyunculara eşlik eden gazeteciler, 1949’dan beri Çin’e girmesine izin verilen ilk Amerikalılar arasında olmuşlardır. Temmuz 1971’de, Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Çin’e gizli bir ziyarette bulunduktan kısa bir süre sonra, Birleşmiş Milletler Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanımış ve 1945’ten beri Tayvan’da bulunan Daimi Güvenlik Konseyi koltuğu Çin’e kaptırılmıştır.

Nixon Çin’i Ziyaret Ediyor (1972)

Başkan Richard Nixon, Şubat 1972’de Çin’de sekiz gün geçirmiş, bu süre zarfında Başkan Mao ile tanışmış ve Başbakan Zhou Enlai ile Şangay Bildirisi’ni imzalamıştır. Bildiri, Çin ve ABD’nin bilhassa Tayvan başta olmak üzere zorlu konuları tartışmasına izin vererek ABD-Çin ilişkilerinin iyileştirilmesi için zemin hazırlamıştır.

Resmî Bağlar ve Tek Çin Politikası (1979)

ABD Başkanı Jimmy Carter, Çin anakarasının “Tek Çin” ilkesini kabul ederken ve Tayvan ile normal bağları koparırken Çin’e tam diplomatik tanıma vermiştir. Çin’e büyük ekonomik reformlar yoluyla liderlik eden Çin Başbakan Yardımcısı Deng Xiaoping, kısa bir süre sonra ABD’yi ziyaret etmiştir. Bununla birlikte, nisan ayında Kongre, ABD ile Tayvan’la İlişkiler Yasası’nı onaylamıştır. Yasa, Washington’un Taipei’ye savunma silahları sağlamasını gerektiriyordu, ancak resmî olarak ABD’nin Tek Çin politikasını ihlal etmemiştir.

Reagan Döneminde Çin (1982)

Reagan yönetimi, Tayvan İlişkileri Yasası’na saygı duyacağına, Tayvan ile Çin arasında arabuluculuk yapmayacağına ve Tayvan’a silah satışını sona erdirmek için belirlenmiş bir tarihe sahip olmadığına dair taahhütler de dahil olmak üzere Tayvan’a “Altı Güvence” (Six Assurances) vermiştir. Reagan yönetimi daha sonra Ağustos 1982’de Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkileri normalleştirmek için üçüncü bir ortak bildiriyi imzalamıştır. Bununla birlikte ABD, Tek Çin politikasına bağlılığını yeniden teyit etmiştir. Reagan, başkanlık kampanyası sırasında Tayvan ile daha güçlü bağları desteklediğini dile getirse de, yönetimi ABD’nin Sovyet yayılmacılığı konusundaki endişelerinin zirvesindeyken Pekin-Washington ilişkilerini iyileştirmeye çalışmıştır. Başkan Reagan 1984’te Çin’i ziyaret etmiş ve Haziran ayında ABD hükümeti Pekin’in ABD askeri teçhizatı satın almasına izin vermiştir.

Tayvan’ın ilk Özgür Başkanlık Oylaması (1996)

Milliyetçi Parti’den Lee Teng-hui, Tayvan’daki seçmenleri bağımsızlık yanlısı adaya oy vermeye karşı yönlendirmeyi amaçlayan Çin füze testlerine rağmen, Tayvan’ın ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerini Mart 1996’da büyük bir farkla kazanmıştır. Seçimler, Başkan Clinton’ın Lee’nin ziyaretine izin vererek, ABD’nin Tayvan’ın liderlerine vize verilmesine karşı on beş yıllık politikasını tersine çevirip Çin büyükelçisini geri çağırmasından bir yıl sonra gerçekleşmiştir. 1996’da Washington ve Pekin yetkilileri yeniden karşılıklı göndermeyi kabul etmişlerdir.

Trump, Şüpheleri Artırdıktan Sonra Tek Çin Politikasını Onayladı (2017)

ABD Başkanı Donald J. Trump, Başkan Xi ile yaptığı telefon görüşmesinde Tek Çin politikasını destekleyeceğini söylemişti. Başkanlık seçimini kazandıktan sonra ise Trump, Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing-wen ile telefonda konuşarak ve ABD’nin Tek Çin politikasına bağlılığını sorgulayarak yerleşik uygulamadan kopmuştur. Washington’un kırk yıllık politikası, tek bir Çin olduğunu kabul etti. Bu politika kapsamında ABD, Çin Halk Cumhuriyeti ile resmi bağlarını sürdürürken aynı zamanda savunma yardımı sağlanması da dahil olmak üzere Tayvan ile resmî olmayan bağlarını da devam ettirmektedir.

Biden ve Xi, Çatışmayı Önlemek için Güvenlik Bariyerlerini Tartıştı (2021)

Biden’ın göreve başlamasından bu yana liderlerin ilk resmî toplantısı sanal ortamda yapılmış ve üç saatten uzun sürmüştür. Alaska’daki toplantıya benzer şekilde liderler, Biden’ın Pekin’in insan hakları ihlalleriyle ilgili endişelerini dile getirmesiyle ve Xi’nin Tayvan’a ABD desteğinin “ateşle oynamak” gibi olduğunu söylemesiyle uzun süredir devam eden anlaşmazlık konularını dile getirmişlerdir. Biden çatışmayı önlemek için “güvenlik bariyerleri” kurduklarını söylese de önemli bir gelişme olmamıştır.

Sonuç

1991 ile 2021 arasında geçen sürede Tayvan’ın Çin’deki yatırımları 193,5 milyar dolara ulaşmıştır. Bundan dolayı bazı Tayvanlılar ekonomilerinin Çin’e bağımlı olduğunu düşünmeye başlarken, başka bir düşünce ise Çin ile ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesinin Çin’den gelecek olası bir askeri harekatı önleyeceğini düşünmektedir. Tayvan’ın bağımsızlığını isteyen Demokratik İlerici Parti’nin mevcut lideri Tsai Ing Wen 2016 ve 2020 yılında cumhurbaşkanlığına seçilmiştir ve son seçimde 8,2 milyonluk rekor bir oyla seçilmesi Tayvan halkının Pekin’e meydan okuması olarak yorumlanmıştır. Demokratik İlerici Parti’ye karşılık Komintang ise bir vadede Çin ile birleşilmesinden yana tutum sergilemektedir. Yapılan son kamuoyu yoklamaları Tayvanlıların orta yolcu bir tutumdan yana olduğunu göstermektedir. Haziran 2022’de yapılan bir ankete göre bağımsızlık ilan edilmesini destekleyen Tayvanlıların oranı yalnızca %5,2. Çin’le mümkün olan en kısa sürede birleşilmesini isteyenlerin oranı ise %1,3. Kalan büyük çoğunluk ise statükonun devamını savunmaktadır. Çin’in yükselişini yavaşlatmaya çalışan Biden yönetiminin Çin stratejisi şunlardır: Yerli endüstri, teknoloji ve altyapıya yatırım yapmak; Çin’in artan saldırganlığına karşı koymak için müttefikler ve ortaklarla uyum sağlamak ve küresel olarak Çin ile rekabet etmek. ABD bir yandan Pekin’in tek bir Çin olduğunu öne süren Tek Çin politikasını desteklerken diğer yandan Tayvan’a işgal girişimi olması durumunda müdahale edeceğini belirtmektedir. Aynı zamanda Taipei ile değil Pekin ile diplomatik ilişkileri bulunmaktadır. Washington’un bu politikası “stratejik muğlaklık” olarak tanımlanmaktadır. Büyük güçler arasında jeopolitik çıkarların belirleyici olduğu bu mücadelede en büyük zararı ise araçsallaştırılan liberal demokratik norm/değerler ve Tayvan ile Ukrayna gibi zayıf ülkeler görmektedir.

KAYNAKÇA

https://www.cfr.org/timeline/us-china-relations Son erişim tarihi : 08.09.2022

https://tr.euronews.com/2022/08/01/cin-tayvan-anlasmazliginin-tarihcesi-70-yili-askin-suredir-yasanan-askeri-gerilim Son erişim tarihi : 08.09.2022

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-62403612.amp Son erişim tarihi : 08.09.2022

https://www.bbc.com/turkce/articles/c2xgr235jrno Son erişim tarihi : 08.09.2022

Share this article
Shareable URL
Prev Post

VATAN CEPHESİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Read next