JÖN TÜRKLERİN SİYASİ GÖRÜŞLERİ

ÖZ Bu çalışmanın amacı, Jön Türklerin siyasi olarak görüş ayrılıklarını, fikirlerini, düşüncelerini, amaçlarını ve faaliyetlerini incelemektir. Jön Türklerin faaliyetlerinin nasıl olduğuna ve neden görüş ayrılıklarının yaşandığına siyasi olarak yanıtlar arayacağız. TARİHSEL ARKA PLAN Jön Türkler, 1880’li yıllardan itibaren Osmanlı Devleti’nde 2.Abdülhamit iktidarına muhalif olarak ortaya çıkan, genç ve eğitimli kesimlerden oluşan gruptur. Jön Türk grupları […]

TEK PARTİ DÖNEMİNİN BİTİŞİNİN TÜRKİYE DEMOKRASİSİNDEKİ YERİ

Türkiye’nin kaderi 14 Mayıs 1950’de yapılan seçim sonucunda tek parti döneminin bitmesiyle birlikte değişmiştir; bir diğer deyişle halkın iradesini, seçim sonuçlarına yansıttığı ilk seçim olarak adlandırılabilir. Tek parti döneminin sona ermesiyle ülkede birçok farklı sesin duyulacağı, insan haklarının piramittin hep en üstünde bulunacağı, sağ veya sol her görüşten insanın adaletli ve eşit muamele göreceği, her daim ülkenin geleceği için en doğru kararların profesyonelce alınacağı bir ortam beklenirken; Türkiye kendini gücün kontrolsüzce kullanıldığı, yeniliklere ve farklılıklara kapalı bir dönemde bulmuştur. Bu eleştiriye rağmen Türkiye’nin seçeneksizlik veya tek seçenek tarihinden kurtulmasını olumlu görüyorum. 1950-1960 dönemi demokratikleşme faaliyetleri açısından ülkeyi ilerletememiş olsa da tek seçenek tarihinden kurtulma zaferidir.

632. YIL DÖNÜMÜNDE I. KOSOVA MUHAREBESİ

28 Haziran 1389 tarihinde gerçekleşen I. Kosova Muharebesi hem Balkan tarihi hem de dünya tarihi açısından pek çok önemli olayın perde arkasında önemli bir rol oynamıştır. Özellikle Sırplar için bu savaş sonrası oluşturdukları Kosova Miti büyük önem taşımaktadır. Başlangıçta milli bir bilinç oluşturmak üzere yaratılan bu efsane/mit, 19. yüzyılda Sırp milliyetçiliğinin temel argümanı haline gelmiştir. Giderek radikalleşen bu milliyetçilik, 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nı başlatan olayda ve Yugoslavya’nın dağılmasında karşımıza çıkmıştır.

ÇEÇEN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ

Kuzey Kafkasya’nın otokton halkı olarak tabir edilen Çeçenler antik çağlardan bu yana Sunja ve Argun Irmakları arasında kalan bölgede ikamet etmektedir. Yazılı kaynaklardan ulaşılan bilgilere göre 1600’lü yıllarda Rusları ilk yenilgiye uğrattıkları yer olan Çeçen Aul köyünden adlarının geldiği bilinmektedir. Çeçenler kendi dillerinde “Çeçen” demek yerine “Nohçi veyahut Nahço” kavramlarını kullanmaktadır. Günümüzde Rusya Federasyonu’na bağlı özerk yapıya sahip Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nde yaşamaktadırlar. Kafkasya’da yaşayan halkların kaderi olarak birçok sürgün, savaş ve katliamla geçen tarihleri vardır.

OSMANLI’NIN KAYIP İSTİKBALİ: ŞEHZADE MUSTAFA

Taşlıcalı Yahya’nın Şehzade Mustafa’nın ölümünün ardından yazmış olduğu Mersiye’sinden alınan bir beyitle giriş yapmak istedim. Mihr-i cemal kelimesi güneş kadar parlak aydınlık yüz anlamına gelerek Şehzade Mustafa’nın bir güneş gibi battığını ve ardından onu ölüme sürükleyen devlet kademesinde yer alan tüm divanın bir günah işleyerek Devleti Aliye’nin istikbalini öldürdüklerini dile getirmek istemiştir.

UMUT GEMİSİ: STRUMA

Tarih boyunca insanlar önemli olayların dönüm noktası haline gelmiş geçirilen zaman dilimlerine belli isimler vermiştir. Tarih öncesi ve tarih sonrasında yazının bulunması, Kavimler göçü, İstanbul’un fethi -ki bu Batı dünyasında Doğu Roma’nın Yıkılışı olarak geçer- Fransız İhtilali gibi olaylar yeni bir devrin simgesi haline gelmiştir. İçinde bulunduğumuz Yakın Çağda meydana gelen olaylar hakkında yazılan yazılar […]

TÜRK MİLLETİNİN DERİN MİNNETİ İSMAİL GASPIRALI

İsmail Gaspıralı 21 Mart 1851’de Kırım’ın Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de doğmuştur. Babası Gaspıra köyünden Mustafa Alioğlu Gasprinskiy, annesi Mirza ailesinin kızı Fatma Sultan’dır. Soylu bir ailenin çocuğu olduğu bilinmektedir. Fikir adamı, eğitimci ve yayıncıdır. İlk öğrenimini Akmescid Rus erkek lisesinde görmüştür. Buradan mezun olduktan sonra Moskova askeri okuluna girmiştir. Moskova’da tahsil imkânı bulunduğundan dolayı, Rus fikir […]

AYASOFYA’NIN KİMLİK BUNALIMI

Yıllardır ve bilhassa birkaç aydır gündemimizde olan Ayasofya’nın cami, müze veya kilise sıfatlarından hangisiyle nitelendirilmesi gerektiği tartışılmaktadır. Hatta 2 Temmuz tarihinde camiye çevrilmesi hakkındaki dava Danıştay’ın 10. Dairesi tarafından görülmüştür. Bu çalışmada Ayasofya’nın cami olup olmaması konusunu mülkiyet kavramı ve vakıflar hukuku çerçevesinde ele almaya çalışacağız.

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön