ABD’NİN ARKA BAHÇESİ’NDE DEMOKRASİ NASIL SAĞLANIR?

1960’ların başları ile 1980’lerin sonu arasındaki dönemde az gelişmiş ülkelerin ve özellikle de bağımsızlığına yeni kavuşmuş olan ülkelerin kalkınması için yapılan yardımlarda hem ABD ve Batı dünyası için hem de Sovyetler için soğuk savaşın gerektirdiği stratejik yakınlaşmalar başroldeydi. Batı dünyası için az gelişmiş ülkelerin sosyalizme kaymamaları, dolayısıyla Sovyet etkisinin küresel yayılmasının engellenmesi son derece can alıcı bir öneme sahipti.

ŞİLİ’DE HÜKÜMET KARŞITI PROTESTOLAR

Şili, Latin Amerika ülkelerinin içindeki en demokratik ve istikrarlı ülke varsayılmaktadır. Öyle ki demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi kavramları yaygınlaştırmaya çalışan bir sivil toplum örgütü olan Freedom House’un 2021 raporlarına göre ülkenin politik hak ve sivil özgürlük kapsamından aldığı değerlendirme puanı yüz üzerinden 93’tür. Bu raporu göz önüne aldığımızda ülkenin demokrasi ve politik istikrarlılık adına çok parlak bir imajı olduğu söylenebilir. Fakat durum gerçekten böyle midir?

TUTSAK LİMAN: PORTO RİKO

ABD’nin güney eyaletlerinden olan Florida’ya yaklaşık bin mil uzaklıkta bulunan Porto Riko, içişlerinde bağımsız fakat dışişlerinde ABD’ye bağlı özerk bir statüye sahip olsa da uzun bir zaman boyunca “51. Eyalet” tartışmalarında kendine yer edinmiştir. Durum her ne kadar böyle olsa da federal eyalet sistemine dahil edilmeyen ada, federal bütçeden yararlanamamış ve vatandaşları da seçimlerde oy kullanamama gibi birtakım siyasi çifte standartlara maruz kalmıştır. Diğer taraftan, Porto Riko’da azınlıkta olsalar da geçmiş dönemlerde olduğu gibi tam bağımsızlık taraftarı olan kitleler faaliyetlerini sürdürmektedir. Ortaya çıkan “eyalet ya da bağımsızlık” ikileminin daha derin analiz edilebilmesi için bugün halen tartışmalı bir şekilde adada varlığını sürdüren sömürge tarihinin izleri incelenmelidir.

BIDEN DÖNEMİ ABD DIŞ POLİTİKASININ DEĞİŞİMİ VE TRUMP DÜZENİNİN ÇÖKÜŞÜ

Bir ülkenin dış politikası, bir yandan kendi iç koşullarından etkilenirken bir yandan da söz konusu ülkenin içerisinde yer aldığı uluslararası sistemin, dış dünyanın koşulları tarafından belirlenmektedir. Özellikle günümüzde giderek belirginleşen küreselleşme ve karşılıklı-bağımlılık olguları, bu konunun önemini daha da arttırmaktadır. Eski dönemlerde güç dengesi anlayışı içerisinde ortaya çıkan bu olgu, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde daha farklı bir görünüm kazanmıştır.

VENEZUELA BAŞKANLIK KRİZİ – MEŞRU LİDER KİM?

Bir Güney Latin Amerika ülkesi olan Venezuela 2019 yılından beri “başkanlarından” dolayı karmaşık bir durumun tam ortasındadır. Birden fazla devlet başkanının olması bir ülke için alışılmadık bir durum olsa da Venezuela’da bu durumun başrolleri Nicolás Maduro ve Juan Guaidó’dur. Seçimle gelmiş olan Maduro ve kendini geçici başkan ilan eden Guaidó ülkenin meşru devlet başkanının kim olduğu sorusunu ve dolayısıyla bir başkanlık krizini ortaya çıkarmaktadır.

SOĞUK SAVAŞ SONRASI ABD BALKANLAR POLİTİKASI

Dünyada Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte komünizm artık Batı için bir tehdit olmaktan çıkmış ve Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte dünyanın iki kutuplu düzeni son bulmuştur. Soğuk Savaş’tan ABD önderliğinde Batı Bloğu galip ayrılmıştır. Yeni düzenin tek süper gücü ise artık ABD’dir. Balkanlar coğrafyasında da Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte tekrardan Balkan ulusları arasında etnik ve dini ihtilaflar artmış ve çatışmalı bir süreci doğurmuştur. Balkanlar’da ortaya çıkan bu çatışmalı sürecin yarattığı istikrarsızlık, Avrupa’nın da geleceğini tehdit eder niteliktedir. ABD, Soğuk Savaş sonrası Balkanlar’da ortaya çıkan bu istikrarsızlığı kullanarak, hem Avrupa’nın güvenliğini sağlamak için, hem de dünyanın artık tek kutuplu olduğunu göstermek için kendini yeni düzenin süper gücü olarak konumlandırmıştır.

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön