Özet
Tarih boyunca Akdeniz Bölgesi, çevresinde bulunan devletler ile büyük güçler için her zaman önemli olmuş ve bölge bu önemiyle devletlerin rekabet yeri olmuştur. Bu bölgeyi kendi kontrolü altına almak isteyen büyük güçler mücadeleler vermiştir. Hatta Roma İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti zamanında da bu bölgede mücadeleler yaşanmıştır. Akdeniz’in Doğu ve Batı medeniyetlerini birbirine bağlayan ticaret yollarına sahip olması ve sıcak denizlere açılan bir kapı olması bu bölgeyi önemli ve dinamik bir bölge kılmaktadır. Sanayi Devrimi’nin ardından Batılı devletlerin enerjiye olan gereksiniminin artmasıyla Akdeniz Bölgesi’nin hem enerji kaynaklarına yakın olması hem de son zamanlarda Doğu Akdeniz’de yeni enerji kaynaklarının keşfedilmesi, uluslararası politikada bölge sahip olduğu bu nitelikleriyle daha fazla önem kazanmıştır. Bu bağlamda bölgede bulunan devletler büyük güçlerin arka bahçesi olmuştur. Büyük güçlerin bu bölgede çıkar elde etmek ve söz sahibi olmak için kullandıkları gerekçe ise; bölgenin istikrarını ve güvenliğini sağlamak olmuştur. Soğuk Savaş’ın ardından bağımsızlığını kazanan devletler, ortaya çıkan uluslararası kuruluşlar veya örgütler uluslararası arenada konumlarını belirlemiştir. Bu yeni aktörlerden biri de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu adımı ile başlayan Avrupa Birliği’dir. Avrupalı devletler Avrupa Birliği adı altında oluşum içine girmiş olsa da Akdeniz’e yönelik politikaları değişmemiş ekonomik, ticari açıdan önemine güvenlik açıdan önemi de eklenmiştir. Bu yazıda kısaca, Avrupa Birliği’nin, kritik bir bölge olan Doğu Akdeniz’e olan yaklaşımı ve faaliyetleri incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği (AB), Doğu Akdeniz, Stratejik, Enerji.
1. Uluslararası Rekabet Alanı Olarak Doğu Akdeniz’in Önemi
Geçmişten bugüne Doğu Akdeniz Bölgesi önemli ticaret yollarına sahip olması nedeniyle her zaman stratejik değere sahip bir bölge olmuştur. Dünya politikasında önemli uluslararası uyuşmazlıkları da bölge jeopolitiğin belirleyici unsurlarıdır (Ozan, 2020, s. 162) . Özellikle Kıbrıs Meselesi, Arap-İsrail Çatışması, Türkiye-Yunanistan arasında Ege karasuları, kıta sahanlığı, adaların silahsızlandırılması gibi konularda yaşanan anlaşmazlıklar başlıca sorunlardır.
Doğu Akdeniz, sahip olduğu stratejik öneme rağmen tek başına bir analiz birimi olarak değerlendirilmemiş genellikle Ortadoğu veya Kuzey Afrika’nın bir parçası olarak değerlendirilmiştir. Ancak son yıllarda bu bölgede yaşanan değişiklikler ve enerji keşifleri bölgeyi kendi başına bir analiz birimi olarak değerlendirmeye itmiştir. Doğu Akdeniz’de jeopolitik değişim üç alanda yaşanmaktadır: Birincisi yeni keşfedilen enerji kaynaklarıdır (Ozan, 2020, s. 162). Yeni enerji kaynaklarının keşfedilmesi bölgede çatışmaya neden olurken bir yandan iş birliklerinin oluşmasını da sağlamaktadır. Bölgedeki kaynakların keşfi, çıkarılması, piyasaya sunulması iş birliği gereksinimini oluştururken bu kaynakların paylaşımı konusu tartışma ve çatışma konusu olmaktadır. Ayrıca bölge devletleri dışında büyük güçler ve devlet dışı aktörlerinde bu bölgede etkin olmak istemesi bölgesel denklem ortaya çıkarmaktadır. İkinci değişim ise bölgede istikrarsızlığın ve belirsizliklerin artması bölge devletleri arasında güvenlik sorununa yol açmaktadır. Yaşanan üçüncü gelişme ise enerji keşiflerinin artmasıyla bu durumla paralel olarak istikrarsızlığın da giderek artmasıdır. Bölgenin bu özelliği büyük güçlerin ilgisini daha fazla çekmekte olup son on yıldır bölge küresel rekabetin odak noktası haline gelmiştir. ABD ve Rusya’nın dışında bölgede Avrupa Birliği, Çin gibi aktörlerde etkin olmaya başlamıştır.
2. Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz’deki Politikaları
Avrupa Birliği (AB) bağlamında, 1987’de Avrupa Tek Senedi ile temelleri atılan bölgesel politikaların oluşturulması AB’nin en kapsamlı politikalarından biri olmuştur. Bölgesel politikaların oluşturulmasında, II. Dünya Savaşı’nın ardından ABD tarafından uygulanan Marshall Planı’nın da etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Bölgesel politikaların amacı; AB’nin ilkelerinden biri olan birlikte kalkınma anlayışının eyleme geçirilmesine yöneliktir. Ancak, uygulamada bu politikalar “Bölgeler Avrupası: Kiminin Rüyası, Kiminin Kâbusu” şeklinde bir tespiti de karşımıza çıkarmaktadır (Özer, Ayhan, & İrdem, 2017, s. 181). AB’nin bölgesel politikasının temelini üye devletlerin politikalarını tamamlamak ve bunları birliğin politikaları ile uyumlu hale gelmesini sağlamaktır.
Avrupa Birliği için Akdeniz Bölgesi her zaman önemli bir bölge olmuştur. AB’nin bölgeye olan güvenlik yaklaşımı, demokrasinin tesisini, ekonomik, sosyal ve ticari alanda işbirliği sağlanması ve stratejik hedefleri de kapsayan bir yaklaşıma sahiptir. 11 Eylül 2001 terör saldırısı, Arap-İsrail Çatışması, Irak Krizi’nin yaşanması AB’nin Doğu Akdeniz’e yoğunlaşmasını sağlamıştır.
1995’te Barselona’da düzenlenen, Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa-Akdeniz Ortaklığı, Avrupa- Akdeniz Dış İşleri Konferansı’nda Barselona Deklarasyonu’nun kabul edilmesiyle başlamıştır. Böylece AB’nin Akdeniz Politikası bu deklarasyon ile resmilik kazanmıştır. Avrupa- Akdeniz Bölgesi’nde barış, istikrar ve refah alanı yaratılmasını hedefleyen söz konusu ortaklık kapsamında 2010 yılına kadar serbest ticaret alanı oluşturulması hedeflenmiş; ancak bu hedefe ulaşılamamıştır (Özer, Ayhan, & İrdem, 2017, s. 181).
2004 yılında Kıbrıs Adası’nın AB’ye girmesiyle, birlik sınırlarını Akdeniz’in doğusuna genişletmiş ve böylece jeopolitik bakımdan güç kazanmıştır. AB’nin ekonomik, siyasi ve coğrafi sınırlarının bu bölgeyi de içine almasıyla AB’nin kuzey yarım kürede bölgesel bir güç olmasını pekiştirmiştir. AB’nin genişleme politikası doğrultusunda 2007’de Bulgaristan ve Romanya’nın da üye olmasıyla AB, sınırlarını Karadeniz’e kadar genişletmiştir. Bu şekilde AB’nin etkinliği yalnız Avrupa ile kalmayarak; Balkanlar, Doğu Avrupa, Kuzey Afrika gibi bölgelerin kimini birliğin içine alarak kimine komşu olan büyük güç olma potansiyeli taşımaya başlamıştır. Avrupa Birliğine üye olan devletler bu bakımdan güç kazanırken bir yandan AB’nin dış sınırlarının bulunduğu bölgelerde yer alan komşularla istikrarın sağlanması ve iş birliğinin sağlanmasını da mecburi kılmıştır. Birliğin üye sayısının giderek artması ve yeni üyelerin katılmasıyla yaşanan uyum sorunları, dış sınırların genişlemesi ve bu sınırlarda veya sınırlara yakın noktalardaki çatışma alanları Avrupa Birliğini yeni stratejiler oluşturmasını zorunlu kılmıştır. Bu doğrultuda diğer ülkelerle ve komşu ülkelerle olan ilişkilerin iyi olması ve istikrarın korunmasına yönelik AB birçok yol geliştirmeye çalışmaktadır. Avrupa- Akdeniz Ortaklığı, Avrupa Komşuluk Politikası bunlara örnektir.
Doğu Akdeniz, yakın tarihte Ortadoğu petrolünü Avrupa’yla buluşturan, Hint Okyanusu’ndaki taşımacılığı dünyanın farklı noktalarıyla bir araya getiren, Karadeniz’deki çeşitli limanlarından yüklenen ekonomik değerleri dünyanın farklı noktalarına yönlendiren, NATO’yu Ortadoğu ve Uzakdoğu’ya yaklaştıran bir bölge olarak ön plana çıkmıştır (Güneş, 2015, s. 1-2). Günümüzde Doğu Akdeniz’de enerji keşiflerinin yapılması bölgeyi dünya pazarlarına sevk edileceği bir üretim merkezine dönüştüreceği öne sürülmektedir. Akdeniz’de özellikle Kıbrıs’ta hâkim olan, bölgede enerji kaynakları, ticaret yolları ve askeri strateji açıdan büyük üstünlük sağlamaktadır. Bu nedenle bu bölgede hâkim olmak isteyen gücün Kıbrıs’ı göz ardı etmesi beklenemez. Avrupa Birliği bu doğrultuda Akdeniz’i bir iç deniz olarak nitelendirmekte ve bu durumu kendi lehine kullanmak için 2004 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimini (GKRY) üye olarak dahil etmiştir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, kendisini adanın tek temsilcisi olarak görüp işi tek taraflı olarak Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmeye kadar getirmiştir. Oysaki Kıbrıs Anayasası gereği kurumların %30’unda Kıbrıslı Türklerin olması gereken makamlarda temsil şartı gerçekleşmediğinden alınan kararların hukuki statüsü tartışmalı bir konudur. Günümüzde Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti adına hareket eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin uygulamalarını tanımamaktadır. Bugün ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan, Doğu Akdeniz’deki enerji keşiflerini AB sorunu haline getirmeye çalışmaktadır. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın birlikte hareket etmelerine rağmen Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerine engel olamamaları nedeniyle AB’nin desteğine ihtiyaç duymaları; ikincisi de Türkiye’nin AB nezdinde zor durumda kalmasını sağlayarak Kıbrıs Sorununun çözümsüzlüğü konusunda tek suçlu olarak gösterilmesidir (Korkmaz, 2019). Günümüzde, Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarına yönelik AB, üyeleri Yunanistan ve GKRY’nin ileri sürdükleri tezlerine göre hareket etmesi dikkat çekmektedir. Türkiye ise AB’yi Kıbrıs Adasındaki sorunların çözülmeden adanın yönetimi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne aitmiş gibi üye yapmakla suçlamaktadır. Ayrıca AB’nin Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip olan Türkiye’nin egemen hak ve çıkarlarını göz ardı etmesi tepki ile karşılanıyor (Şeker, 2019). Türkiye tüm bu olanlara karşı tepkisiz kalmayacağını, kendi kıta sahanlığı haklarını ve Kıbrıs Türklerinin haklarını korumaya devam edeceği konusunda kararlı olduğunu belirtmiştir.
Sonuç
Deniz alanları, kıta sahanlığı ve enerji kaynakları Doğu Akdeniz’de güvenliği etkileyen önemli unsurlardır. Doğu Akdeniz’de bu unsurların paylaşılması konusundaki gerginlik hala devam etmektedir. Bu bakımdan AB, Doğu Akdeniz’de tek taraflı davranmamalı, bölge devletlerinin haklarını ihlal etmeyecek şekilde devletleri koordine edecek bir rol üstlenmeli, güvenliğin sağlanması yönünde politikalar üretmelidir. Avrupa Birliği bu sayede bölge devletleri ile sağlıklı ilişkiler kurabilecek ve işbirliğine gidebilecektir.
Sudenur Yıldız tarafından The FEAS Journal adına hazırlanmıştır.
Kaynakça
Güneş, M. (2015). Avrupa Birliğinin Çevre Ve Enerji Politikalarında Doğu Akdeniz Gazının Tehdit ve İmkanları. Academia, 1-21. https://www.academia.edu/21661407/AVRUPA_B%C4%B0RL%C4%B0%C4%9E%C4%B0N%C4%B0N_%C3%87EVRE_VE_ENERJ%C4%B0_POL%C4%B0T%C4%B0KALARINDA_DO%C4%9EU_AKDEN%C4%B0Z_GAZININ_TEHD%C4%B0T_VE_%C4%B0MK%C3%82NLARI adresinden alındı
Koray, M. (2020, Mart 19). Doğu Akdeniz’in Jeopolitik ve Jeostratejik Önemi, Teknolojik Dönüşümler ve Denizaltıların Önemi. Haziran 30, 2021 tarihinde TASAM: https://tasam.org/tr-TR/Icerik/53558/dogu_akdenizin_jeopolitik_ve_jeostratejik_onemi_teknolojik_donusumler_ve_denizaltilarin_rolu adresinden alındı
Korkmaz, N. (2019, Ağustos). Doğu Akdeniz’deki Strateji Oyunları ve Avrupa Birliği. Haziran 29, 2021 tarihinde Ankasam: https://www.ankasam.org/dogu-akdenizdeki-strateji-oyunlari-ve-avrupa-birligi/ adresinden alındı
Ozan, E. (2020, Mayıs). Doğu Akdeniz’de ABD-Rusya Rekabeti ve Türkiye’nin Güvenliği. Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi, 4(1), 159-188. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1126280 adresinden alındı
Özer, M. A., Ayhan, U., & İrdem, İ. (2017). Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Bölgesel Güvenlik. Güvenlik Çalışmaları Dergisi, 19(3), 165-184. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1007841 adresinden alındı
Şeker, A. U. (2019). AB’den Türkiye’ye Yönelik ‘Doğu Akdeniz’ Kararları. Haziran 29, 2021 tarihinde Anadolu Ajansı: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abden-turkiyeye-yonelik-dogu-akdeniz-kararlari/1532635 adresinden alındı
Tzogopoulos, G. (2020). How the EU should deal with eastern Mediterranean. Haziran 30, 2021 tarihinde European Council On Foreign Relations: https://ecfr.eu/article/commentary_how_the_eu_should_deal_with_the_eastern_mediterranean/ adresinden alındı