Özet
Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde ilk önce Sırpların daha sonra Hırvatların işgal etmek için Bosna-Hersek’e saldırmaları ile 1992-1995 yılları arasında savaş yaşanmıştır. Avrupa Birliği’nin ve ABD’nin girişimleri ile 1995’te Dayton Antlaşması imzalanmıştır. Ve Bosna-Hersek, Sırp, Boşnak ve Hırvat olarak bölgelere ayrılmıştır. Üç seneden fazla süren savaşta işgalciler yüz binlerce Boşnak vatandaşını planlı ve sistemli şekilde öldürmüş ve bir sürü insanı evlerinden kovmuştur. Sırplar bu savaş sürecinde en büyük vahşeti, BM’nin Güvenli Bölge olarak adlandırdığı ve birçok Boşnak’ı bu bölgede koruma altına aldığı yer olan Srebrenitsa’da gerçekleştirmiştir. Srebrenitsa Katliamı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük katliamlardan biridir. Avrupa’nın ortasında yüz binlerce insan katledilmiş, işkence görmüş ve çoğu yerlerinden kovulmuştur. Tüm bu yaşanılanlar devam ederken Birleşmiş Milletler’in sessiz kalmış olması günümüzde de tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Katliamın sorumluları yakalanmış ve mahkemeye çıkarılmıştır. Ancak Srebrenitsa’da yaşanan bu insanlık dışı olayın yaralarının kapanması pek mümkün görünmemekle birlikte kolayca unutulmayacaktır. Srebrenitsa Soykırımı’nın üzerinde 26 sene geçmiş olmasına rağmen 2021’in temmuz ayında henüz kimlik tespiti tamamlanan 19 kişi daha toprağa verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bosna- Hersek, Milliyetçilik, Sırbistan, Soykırım, Srebrenitsa, Yugoslavya.
1. YUGOSLAVYA
Balkanların batısında bulunan Yugoslavya; kuzeyinde Macaristan, doğusunda Romanya ve Bulgaristan, batısında Bosna- Hersek ve Hırvatistan, güneyinde ise Arnavutluk ve Makedonya ile komşu olan bir ülkedir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun dağılmasıyla bu topraklarda Sırp, Hırvat ve Slovak imparatorluğu ilan edilmiştir (Pehlivan, 2019, s. 6855). 1930 yılı itibaren artan Sırp ve Hırvatlar arasında başlayan etnik çatışmalar neticesinde, Prens Alexander diktatörlük ilan etmiştir ve imparatorluğun adı Yugoslavya olmuştur. Kraliyet ailesinin sürgüne gönderilmesinin ardından yapılan seçimler sonucunda komünist lider Josip Broz Tito başa gelmiştir. Böylece Yugoslavya Halk Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nda ise Nazi işgalinin altında kalmış olmasına rağmen çok sayıda din ve ırkın iç içe yaşadığı bir ülkede ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar ve çatışmaları sosyalist politikalar ve paylaşım içinde kontrolü altına alabilmiştir (Pehlivan, 2019, s. 6855).
1980 yılına gelindiğinde Tito’nun ölümünden sonra Yugoslavya kendi içinde büyük sorunlar yaşamaya başlamıştır. Ekonominin kötüye gitmesi ve artan etnik huzursuzluklar, ülkedeki sorunları arttırmaya başlamıştır. Ayrıca aynı yıl içerisinde yaşanan dünya ekonomik krizi Yugoslavya’yı ciddi derecede etkilemiş ve cumhuriyetler arasında ekonomik gelişmişliğin aynı düzeyde olmaması en büyük problemlerden biri olmuştur. Yugoslavya’nın bütçesinin büyük birçoğunu Slovenya ve Hırvatistan gibi gelişmiş ülkelerin yönetmesi Bosna, Makedonya ve Kosova gibi diğer cumhuriyetlerin de fakirleşmesine neden olmuştur. Aşağıdaki tabloda 1980-89 yılları arasında Yugoslavya’nın Gayrisafi Yurt İçi Hasılası verilmiştir (Amerikan doları bazında), (Şekil-1).
Tüm bu ekonomik sıkıntılar, etnisite ve din kaynaklı çatışmaların artmasına yardımcı olmuştur. Bu ekonomik kriz ve işsizlik özellikle az gelişmiş ülkeler olan Kosova, Makedonya gibi cumhuriyetlerde milliyetçiliğin artmasına neden olmuştur. Örneğin, Bosna Hersek’te Müslümanlar ayrı bir milli kimliğe sahip olduklarını ileri sürmüşlerdir. Kosova’daki Arnavutlar ayrılıp Arnavutluk ile birleşmek isterken Karadağlılar Sırplar ile hareket etmeyi tercih etmişlerdir (Pehlivan, 2019, s. 6857). 1990 yılında Karadağ ve Sırbistan’da komünist yönetim devam ederken diğer cumhuriyetler ise komünist olmayan hükümetler tarafından yönetilmiştir.
2. SREBRENİTSA
2.1. Bosna Savaşı’nın Başlangıcı
Bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Bosna- Hersek’in kendi içindeki gruplar arasında iktidar mücadelesi başlamış ve bu fırsattan yararlanmak isteyen Sırplar hazırlıklara başlamışlardır. Slovenya ve Hırvatistan’ın 1991 senesinde bağımsız olmalarının ardından Yugoslavya Ordusu ve düzensiz Sırp ordusu saldırıya geçmiş ve yerli nüfusu da yerinden etmiştir. Sırplar, Bosna’yı bombalamaya başlamış ve ülkenin birçok yerinde Sırplar ile Müslümanlar arasında çatışmalar şiddetlenmiştir (Sander, 2013, s. 580). Sırpların kontrolündeki Yugoslav ordusu, o dönemde nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvatların oluşturduğu Boşnakların Ravno köyüne saldırmasıyla Bosna Savaşı gayrı resmi olarak başlamıştır (Yordamoviç, 2021). Sırplar, 9 Ocak 1992’de, Bosna’da daha önce kendilerine ait otonom bölgeleri “Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti” ilan etmişlerdir. Bu durum büyük tartışmalar yaratmış ve iç savaşın büyümesine neden olmuştur. Bosna’nın kuzey taraflarında bulunan Bijeljina kasabasında Sırplar yaklaşık beş bin insanı öldürerek ilk katliamını gerçekleştirmiştir. Ardından Müslümanların çoğunluk olduğu diğer kasabalara yönelmişlerdir. Sırpların idaresindeki Yugoslav ordusunun silahlandırdığı Bosnalı Sırplar, Müslüman Boşnaklara yönelik soykırımı başlatmış; Aliya İzzetbegoviç liderliğinde Boşnaklar ise Sırplar’a ve Hırvatlar’a karşı savaşmışlardır. 1992 yılına gelindiğinde Bosna Hersek’in büyük çoğunluğu Sırp hakimiyetine girmiştir. Birleşmiş Milletler, savaşın olduğu bölgelere barış gücü göndermiş ve NATO’nun yetkisi ile Sırp mevzilerini bombalamıştır.
2.2. Srebrenitsa Süreci
Birleşmiş Milletler, Bosna’da Sırplara karşı Müslümanların korunması amacıyla Güvenli Bölge oluşturmuştur. İlk olarak 1993’te Nisan ayında Srebrenitsa, daha sonra Tuzla, Zepa, Saraybosna, Goradze ve Bilhaç’ı güvenli bölge olarak ilan etmişlerdir (Vatansever, 2011, s. 4). Savaş öncesinde Srebrenitsa’nın nüfusu 26.000 iken BM’nin Güvenli Bölge kararından sonra nüfus 40.000 olmuştur ve BM bölgeye yaklaşık 600 asker göndererek bölgeyi koruma altına almıştır. Aslında BM’nin tüm güvenli bölgelere 34.000 asker göndermesi gerekirken yalnızca 7600 asker gönderilmiştir. 6 Temmuz 1995’te Sırplar, Srebrenitsa’nın etrafını sarmışlardır. Üç gün sonra Sırplar şehre girmiş, gözetme kulelerindeki 30 Hollandalı askeri rehin almış ve onları Müslüman Boşnaklara karşı pazarlık için kullanmışlardır (Pehlivan, 2019, s. 6858). Tüm bunlar devam ederken NATO ise herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. 10 Temmuz’da BM, hava saldırı talebini onaylamış ve Sırplar’ın saldırıları kısa süreliğine durmuştur. Ancak onay almalarına rağmen NATO uçakları, yakıtları tükendiği gerekçesiyle bölgeye gelememiş ve yakıt almak için İtalya’ya geçtiklerini belirtmişlerdir. Ancak 2015’te BBC’nin ortaya çıkardığı belgelere göre ABD, Fransa ve İngiltere’nin yaptıkları gizli anlaşma ile bölgedeki olaylara göz yumduğu iddia edilmiştir (Özkan, 2015). 11 Temmuz’da Sırp birliklerinin geri çekilmemesi üzerine 2 Hollanda F-16’sı Sırp mevzilerine bombalamıştır. Bunun üzerine Bosnalı Sırplar rehin tuttukları Hollandalı askerleri öldüreceklerini söylemiş ve mülteci kampına ateş açmışlardır (Pehlivan, 2019, s. 6859). Ratko Mladiç şehre girmiş ve Hollandalı General ile Müslümanların canlarını garantiye almak için silahların teslim edilmesi gerektiği konusunda anlaşmışlardır. Sırplar, Srebrenitsa’yı tamamıyla ele geçirmeleriyle harekete geçmişlerdir. Kadın ve çocuklar, Müslüman bölgelerine (kamplara) gönderilmek üzere otobüslere bindirilmiştir. Erkekler ise savaş suçlusu sayılarak kamyonlarda ve depolarda hapsedilmiş ve çoğu öldürülmüştür. Kaçmaya çalışanlar görüldüğü yerde öldürülmüştür. Kadınların bir kısmı Tuzla’da evlere kapatılmış ve Sırp askerlerin saldırılarına maruz kalmıştır. Cesetler ise Boşnaklara taşıttırılarak toplu mezarlara gömülmüş veya Drena nehrine atılmıştır. Avrupa’nın ortasında, tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu katliamda 8300 kişi vahşice öldürülmüştür.
2.3. Dayton Barış Antlaşması
Srebrenitsa Katliamı’nın ardından uluslararası kamuoyunun ve BM’nin sesi daha fazla çıkmaya başlamıştır. Olayların bu raddeye gelmesini engelleyemeyen Avrupa Birliği ve ABD, tarafları barışa zorlamıştır. Hatta öncesinde diplomatik yolların işe yaramaması nedeniyle NATO, 30 Ağustos 1995’te hava saldırısı düzenlemiştir. Bunun üzerine Sırbistan barış görüşmesi için ikna edilmiştir. Dayton Barış Antlaşması’nın, savaşı durdurmak, ölümlerin önüne geçmek ve uzun vadede ise ileride benzer olayların yaşanmasını önleyecek tedbirler almak gibi amaçları vardır. Dayton Barış Antlaşması, 15 Aralık 1995 tarihinde Paris’te resmen imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre Bosna-Hersek devleti iki ayrı bölge olarak kurulmuştur: Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti. İki bölgede birbirinden bağımsız ve ayrı yönetim ve siyasi mekanizmalara sahip olmuştur. Antlaşmanın gelecekte de devam ettirilmesi için uluslararası kurumlar oluşturulmuştur.
3. SREBRENİTSA SONRASI VE TUTUKLANMA
2004 yılında, BM Uluslararası suç mahkemesi (Hague Mahkemesi), Srebrenitsa katliamının soykırım olduğu kararını almıştır. 2007 yılında Uluslararası Adalet Divanı da Srebrenitsa da yaşanılanları etnik ve din anlamda bir grubu yok etmeyi amaçladığından soykırım olduğu kararına varmıştır. Savaş suçu işlediği gerekçesiyle BM tarafından aranan Ratko Mladiç 16 yıl boyunca yakalanamadı. Uluslararası Ceza Mahkemesinin baskılarını arttırmasıyla Mladiç 2011’de Sırbistan’da yakalandı. Mahkeme, 22 Kasım 2017 yılında Bosna Kasabını yargılandığı 11 suçtan 10’dan suçlu bulundu ve insanlığa karşı suç ve savaş kanunlarını ihlalden müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır (Pehlivan, 2019, s. 6861).
4. SONUÇ
Bundan 26 sene önce Avrupa’nın tam ortasında 8300 Bosnalı Müslüman vahşice öldürülmüş, yerinden edilmiş ve hayatı karartılmıştır. Srebrenitsa Soykırımı, hem siyasi hem insani boyutta, Yahudi Soykırımı’ndan sonra dünya toplumunun kaldığı derslerden bir tanesi olmuştur.
Soykırım öncesinde Srebrenitsa’da Müslümanlar çoğunluğu oluştururken günümüzde azınlık olmuş ve Sırplar ise çoğunluk haline gelmiştir. 2013 yılında Sırp Cumhurbaşkanı Nikoliç yapılan hatalar için özür dilemiş, ancak soykırımı kabul etmemiştir. Ancak daha sonra Sırp General Mladiç’in kenti boşaltan Hollandalı General’e hediye verirken görüntüleri ortaya çıkmıştır. 2017 yılında Hollanda Mahkemesi, katliamla ilgili Hollanda askerlerinin yasa dışı hareket ettiğini karar vererek Hollanda askerlerini suçlu bulmuştur.
Sudenur Yıldız tarafından The FEAS Journal adına hazırlanmıştır.
Kaynakça
Barusic, D. (2021, Nisan 1). Dayton Barış Anlaşmasının Ardından Bosna Hersek. Stratejik Düşünce Ensititüsü: https://www.sde.org.tr/dajana-barusic-arastirmaci/genel/dayton-baris-anlasmasinin-ardindan-bosna-hersek-kose-yazisi-21699 adresinden alındı
Özkan, Y. (2015, Temmuz 1). Hollandalı Bakan: Srebrenitsa katliamı önlenebilirdi. Temmuz 28, 2021 tarihinde BBC NEWS: https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150701_srebrenitsa adresinden alındı
Pehlivan, H. (2019). Srebrenitsa Katliamı. Social Sciences Studies Journal(51), 6854-6865. doi:10.26449/sssj.1934.
Sander, O. (2013). Siyasi Tarih. Ankara: İmge Kitabevi.
(tarih yok).Şekil-1, Making The History of 1989. http://chnm.gmu.edu/1989/items/show/671 adresinden alındı
Vatansever, M. (2011). Zamanın Unutturamadığı Dram:Srebrenitsa. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu(10), 1-19. https://books.google.com.tr/books?id=2ru4AgAAQBAJ&printsec=frontcover&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false adresinden alındı
Yordamoviç, S. (2021, Temmuz 11). Srebrenitsa Soykırımı:Sürece nasıl gelindi, neler yaşandı? Temmuz 27, 2021 tarihinde euronews: Sırpların kontrolündeki Yugoslav ordusu, o dönemde nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvatların oluşturduğu Boşnakların Ravno köyüne saldırdı.