Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) 1990’dan sonra Bulgaristan’da kurulan Türk partileri içinde başarı ile süreklilik gösteren en büyük büyük parti konumundadır. Parti 1990 yılında Ahmed Doğan tarafından kurulmuştur. Bulgaristan Türklerinin en önemli temsilcisi olarak görülen parti, kurulduğu yıl gerçekleştirilen seçimlerde 23 milletvekili çıkartarak başarılı bir sonuca imza atmıştır. HÖH, Bulgaristan Türkleri için parlamentoda bir temsilci niteliğinde hareket etmektedir. Bu yüzden Bulgaristan Türkleri ile HÖH’ün arasında iyi ve korumacı bir ilişki vardır. Daha açık bir ifadeyle Bulgaristan’da bulunan Türk kökenli vatandaşlar kendi ihtiyaçlarını talep edebilecek, bunu parlamentoya taşıyabilecek ve kendilerini artan Bulgar milliyetçiliğinden olumsuz etkilenmemek adına HÖH’e ihtiyaç duymuştur. Dolayısıyla Bulgaristan’da bulunan bu Türk partisi, misyonu ve vizyonu ile bölgedeki Türklerin her zaman yanında olmaya çalışan bir parti olmuştur.
Kurucu Ahmed Doğan 2013 yılında görevi bırakarak koltuğu Lütfi Mestan’a, Lütfi Mestan ise 2015 yılında görevden uzaklaştırılması sebebiyle yerini Mustafa Karadayı’ya bırakmıştır. Bulgaristan’da başarılı bir şekilde ilerleyen bu partinin Türkiye ile olan ilişkilerine 3 pencereden bakabiliriz. İlk olarak, genel başkan olduğu sıralarda Lütfi Mestan’ın yaşanan uçak krizi ile ilgili tutumları sonucu parti ihracı altındaki ilişkilere, daha sonra Ahmed Doğan’ın Onursal Başkan ilan edildikten sonra partinin dikkat çeken ilişkilerine ve ardından gelen Mustafa Karadayı başkanlığındaki partinin ilişkilerine bakabiliriz.
Ahmed Doğan, Lütfi Mestan ve Türkiye denildiğinde akla gelen ve göze çarpan ilk olay uçak krizidir. Bilindiği üzere Türkiye, 24 Kasım 2015 tarihinde Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus uçağını düşürmüştür. O dönem HÖH genel başkanı olan Lütfi Mestan Türkiye’ye destek veren bir bildiri okumuştur. Bu destek Onursal Başkan Ahmed Doğan’ı rahatsız etmiş ve akabinde Lütfi Mestan görevden uzaklaştırılmış, partiden ihraç edilmiştir. Daha sonra güvenliğinden endişe eden Mestan Türk Elçiliği’nde sığınmıştır. Bu olaydan sonra Lütfi Mestan; “Parti içinde olduğu sürece en kritik anlarda bile Ahmed Doğan’ı savunduğunu, kendisinin okuduğu bildiri sonrasında böyle bir sonuçla karşılaşacağını bilseydi bile aynı bildiriyi yine okumuş olacağını söylemiştir (Hürriyet, 2015)” Aslında Ahmed Doğan’ın Türkiye Rusya arasında yaşanan bu krizde bir Türk partisinin kurucusu olmasına rağmen bu denli bir tutum sergilemesi şaşırtmamıştır. Nitekim Ahmed Doğan’ın eski bir Rus ajanı olduğu bilinmekteydi. Doğan bu tutumundan sonra Rusya karşıtı bu bildirinin Bulgaristan Türklerine bir fayda getirmeyeceğini söylemiştir. Türkiye cephesinden ise dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Bulgaristan Başbakan’ı Boyko Borisov’dan Lütfi Mestan’a destek ve onun yanında olması gerektiğini rica etmiştir. Fakat Broisov taraf tutmayacağını ifade etmiştir. İlerleyen zamanda ise Ahmed Doğan’ın Türkiye’ye girişinin yasaklanması kaçınılmaz bir durum olmuştur.
Bu krizden sonra parti içinde bölünme yaşanıp yaşanmayacağı ise merak konusu olmuştur. Lütfi Mestan’ın bu tutumları sonucunda Bulgaristan’da artan milliyetçiliğin sonucunda oluşan gruplar ve milliyetçi partiler Türk karşıtı hareketlerini arttırmışlardır. Bu dönemlerde Bulgaristan’da sürekli birinci parti konumunda olan GERB Partisi ve lideri Borisov ile gayet iyi ilişkileri olan Türkiye’nin, daha çok üçüncü parti konumunda buluna bir “Türk” partisiyle de olumlu ilişkiler yaratılması beklenirken, HÖH’ün politika ve tutumları işleri zorlaştırmıştır.
Türkiye’nin 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu referandum seçimlerine baktığımızda ise yine o dönem parti için onursal başkan konumunda bulunan Ahmed Doğan Türkiye’de yapılmış referandum seçimleri öncesinde müdahale niteliğinde sert bir şekilde açıklama yaptığını görmekteyiz. Doğan “16 Nisan’da komşu Türkiye, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni bir sultanlığa dönüştürmek için referandum düzenleyecek (Sputnik, 2017)” diyerek üstü kapalı bir şekilde Türk hükümetini hedef almıştır. Ahmed Doğan’ın arka arkaya Türkiye’yi hedef alan bu tutumları sonucunda Türkiye’nin Lütfi Mestan’a destek vermesi olağan bir durum olmuştur. HÖH ise parti içinde de tahmin edildiği üzere Ahmed Doğan’dan farksız bir tavır sergilememiştir. Türkiye’de yapılacak olan referandum için bir bildiri yayınlayan parti, tarafını “hayır” olarak belirlemiştir. Bildirimin devamında “bu referandumun Türkiye’nin sadece komşuları, bölge ve dünya açısından değil, kendisi açısından da zararlı olacağını belirtilmiştir. (DW, 2017)”.
Son döneme baktığımızda ise HÖH mevcut genel başkanı Mustafa Karadayı Bulgaristan’daki Türklerin ve Müslümanların haklarını koruma yolunda adımlar atmıştır. Karadayı, gerektiği yerde ise Bulgaristan Türklerini ve Müslümanları rahatsız eden kararlara tepkisini göstermiştir. Örneğin Bulgaristan’da kamuya açık alanlara girişlerde peçenin yasaklanması tepki çeken bir karar olmuştur. Buna karşın HÖH çıkan yasayı protesto etmiştir. HÖH Genel Başkanı Mustafa Karadayı, “Bizim görevimiz topluma karşı sorumlu bir parti olmaktır. Bu yasanın oylamasına katılmayız, kimseye suç ortağı olmayız (Sputnik, 2016)” diyerek tavrını ortaya koymuştur. Son yıllarda Türkiye ile problem yaşasa da bu tutumun bir örnek olması yine aynı zamanda bu gibi kararlarda aynı tutumu sergileyen HÖH, bölge Türklerinin ve Müslümanlarının yanında olmaya devam etmiştir.
12 Aralık 2020 tarihinde Mustafa Karadayı yeniden parti Genel Başkan’ı seçilmiştir. Türkiye’de bulunan partilerden ise Karadayı’ya destek ve tebrik mesajları gitmiştir. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği videolu mesajda yer verdiği Boyko Borisov’a yakın dostum demesi Bulgaristan Cumhurbaşkanı Ruman Radev’i kıskandırmıştır. İlişkilerin yeniden Mart 2017’de olduğu gibi gerilmemesini söyleyen Radev bu mesajı Bulgar siyasetine müdahale olarak değerlendirmiştir. Mustafa Karadayı’dan ise Radev’e yine kıskançlık kavramı kullanılarak cevap verilmiştir.
Genel bir değerlendirmede bulunursak özellikle HÖH kurucusu Ahmed Doğan’ın Türkiye’ye karşı tutumları pek hoşnut karşılanmamaktadır. Lakin HÖH’ün Bulgaristan Türklerinin arkasında durmakta, haklarını korumakta ve onların parlamentoda temsilini gerçekleştirmede başarılı bir siyaset izlemiştir. Partide bölünmenin gerçekleştiği tek yer Türkiye’ye karşı olan tutumlar sonucunda olmuştur. Lütfi Mestan’ın uçak krizinde Türkiye tarafında olması sebebiyle partiden ihraç edilmesi, Türkiye’nin kendisine destek vermesini, Ahmed Doğan’ın ise karşısında yer almasını sağlamıştır. Son yıllara baktığımızda ise Mustafa Karadayı Başkanlığında HÖH-Türkiye ilişkileri dengede gitmektedir. Fakat Türk hükümeti Bulgaristan’da ki Türk partileri arasında Lütfi Mestan’ın kurmuş olduğu DOST Partisi’ni desteklediği bilinmektedir.
ATAKA PARTİSİ
Mevcut Dünya’da popüler aşırı sağ hareketlerin arttığına ve yükselişe geçtiğini görmekteyiz. Bu durumun Bulgaristan’da ki en büyük örneği Bulgarca saldırı anlamına gelen ATAKA Partisi’dir. Lideri Volen Siderov Bulgaristan’da gerçekleştirdiği ve katıldığı protestolar ile birlikte aşırı milliyetçi söylemleriyle dikkat çekmektedir. Böyle bir parti ve liderin Bulgaristan parlamentosunda bulunması elbette ki en fazla Bulgaristan’da bulunan Türkleri tedirgin etmektedir. Nitekim parti liderinden milletvekillerine hatta destekçilerinin de dahil olduğu aşırı milliyetçi protestolar zaman zaman şiddete dönüşmüş, bu Bulgaristan gibi AB ve NATO üyesi bir ülkenin hukukuna zarar vermiştir.
Milliyetçi bir isim olan Siderov ve onun milliyetçi partisi ATAKA, milliyetçiliğin aşırılığını yaşaması sebebiyle Türkiye ve Türkler hakkında da pek olumlu düşünceleri ve hareketleri olmamıştır. Türkiye’nin mevcut hükümetinin Osmanlıcılık politikasını izlediğini ve tıpkı Osmanlı Dönemi’ndeki gibi hareket etmek istediklerini düşünmektedirler. Bunların getirdiği sonuçlar Bulgaristan Türklerini ve Müslümanları etkilemektedir.
20 Mayıs 2011 gününde Sofya Banyabaşı Camisi’nde yaşananlar, ATAKA Partisi’nin getirdiği durumu gözler önüne sermiştir. Müslümanların Cuma namazı kıldığı vakitte ATAKA destekçileri Cami önüne gelip protestolar düzenlemiştir. Müslümanların namaz kılındığı noktaya taş ve sopalar atan destekçiler “Burası Bulgaristan” sloganları atmıştır. Ardından hatibin vaaza başlamasıyla ıslık sesleri yükselerek çıkan arbedede ise bazı Müslümanlar yaralanmıştır. Olay yerine gelen ATAKA lideri Siderov polisleri suçlayıp İçişleri Bakanı’nın istifasını istemiştir (Çolakoğlu D. B., Bal-Türk, 2011).
Bu çirkin saldırıdan da anlaşılacağı üzere ATAKA Partisi’nin ve destekçilerinin Bulgaristan Türklerini ülkelerinde bulunmasından hoşnut gözükmemektedir. Parti sadece bu tarz olaylarla kalmayıp parlamentoda da Türk karşıtlığını göstermiştir. 2016 yılında kurulan DOST Partisi’nin kapatılması için girişimlerde bulunan ATAKA, DOST Partisi’ni Osmanlı sevdalısı olarak tanıtmış ve parti hakkında soruşturma başlatılmasını istemiştir. Hem sahada hem parlamentoda, Bulgaristan’da bulunan Türk kökenli vatandaşlar ve temsil niteliğindeki Türk partileri için her türlü negatif adımları atan ATAKA Partisi protestolarını sadece Cami önünde yapmakla kalmayıp Büyükelçiliklere kadar taşımıştır. 2015 yılında Siderov önderliğinde Türkiye’nin Sofya Büyükelçiliği önünde yaklaşık 200 kişi kadar toplanan grup bu kez de dönemin dış işleri bakanı Ahmet Davutoğlu ile Bulgaristan Başbakan’ı Boyko Borisov’un iyi ilişkilerine atıfta bulunarak protesto gerçekleştirmiştir. Protesto ve eylemler bu şekilde de Türkiye karşıtlığı olarak gözükmüştür. Bu karşıtlık 2014 yılında önce dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Bulgaristan ziyareti ardından da dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ziyareti sonuçlarında da devam etmiştir. Davutoğlu’nun ziyaretini tuhaf bulduklarını ve kendi düzeyinde olan yani bir Dışişleri Bakan’ı ile görüşmesinin gerektiğini söyleyen Siderov, bu söylemle gerçekleştirilen olumlu bir görüşmeye müdahale etmek için basit söylemlere bile ihtiyaç duymuştur. Abdullah Gül’ün ziyaretini de protesto eden Siderov önderliğindeki ATAKA Partisi her iki ziyarette de “Türkiye Özür Dile! (Osmanlı Dönemi için)” ve “Bize 10 Milyar Dolar Borcun Var” sloganları atmıştır.
ATAKA Partisi, Bulgaristan Türkleri, Müslümanlar ve Türkiye karşıtlığı için yapılan protestoların yanında birde dil karşıtlığını eklemiştir. Parti Türkçe şekilde gösteri ve etkinliklerin yapılmasına karşı çıktığını bunun yanında da Bulgaristan televizyonlarında Türkçe haber yapılmasını kabul etmediklerini bildirmiştir.
ATAKA Partisi aslında sadece Bulgaristan’da yükselen bir milliyetçi parti örneği değil Dünya’da yükselen sağ popülizminde bir örneği olmuştur. Bu gibi partilerin yükselişi Bulgaristan’a da yansımıştır. Azımsanmayacak oranda Türk kökenli vatandaşlarında bulunduğu Bulgaristan’da böyle bir partinin etkin bir şekilde rol alması olumsuz sonuçları kaçınılmaz kılmıştır. Türk kökenli vatandaşlar her türlü protestoya ve baskıya ATAKA Partisi ve destekçileri tarafından maruz kalmıştır. Partinin milliyetçiliğinin aşırılık seviyesi o kadar çok artmıştır ki Bulgaristan koalisyon hükümetinin ve bazı Bulgaristan partilerinin Türkiye ile yakın ve pozitif ilişkiler kurması bile rahatsızlık vermiştir. Bunun sonucunda parlamentoda hükümet ile de zor zamanlar geçiren ATAKA Partisinin bu politikaları devam etmektedir.
SONUÇ
Seçimlerde uzun süre birinci çıkan GERB Partisi ve Boyko Borisov’un Türkiye ile ilişkilerinin pozitif yönde olması partinin Bulgaristan’da bulunan Türk kökenli vatandaşlara olan bakışı ve tutumları da bir o kadar pozitif yönde olmuştur. Zaman zaman bu durum sekteye uğrasa da genellikle ülkede lider konumunda bulunan partinin Bulgaristan Türklerine karşı olan tutumların son derece iyi olması, Türk kökenli vatandaşların refahı ve huzuru konusunda artı bir durum oluşturmaktadır. Türk kökenli vatandaşların başının dertte olduğu Bulgaristan Partisi ise ATAKA Partisi olmuştur. Milliyetçi söylemleriyle dikkat çeken ATAKA Partisi yalnızca Bulgaristan Türklerini hedef almamış, Türk hükümetinin Bulgaristan’a yaptığı resmi ziyaretleri bile kaldıramayarak eleştirmiştir. Milliyetçi söylemlerin aşırılığını yaşayan bu parti sadece Türk kökenli vatandaşların direnişine ve eleştirisini almamış, bazı Bulgar vatandaşlarının ve medyaların bile eleştirilerine maruz kalmıştır. Hem Türk kökenli vatandaşlara hem Türk hükümetine ve tarihine atıflarda bulunarak attığı her adım Bulgaristan’da ki Türk partilerini de rahatsız ederek parlamentoda sorunlar oluşturmaktadır. Bu parti Dünya üzerinde artan sağ hareketlerinin Bulgaristan’daki örneği konumunda olmuştur.
Bulgaristan Türklerinin en önemli temsilcisi komunda olan parti ise üyelerinin çoğunun Türklerden oluştuğu HÖH’tür. Yıllardır başarılı politikalarıyla Bulgaristan Türklerinin temsilini sağlayan HÖH, Türk hükümeti ile yaşanan uçak krizi ile gerilmiş, parti kurucusu ve Onursal Başkan’ı Ahmed Doğan ile ilişkileri çokta iyi gitmemektedir. Tam da bu konu üzerinden kopmaların yaşandığını gördüğümüz HÖH’ten ayrılan Lütfi Mestan’ın kurduğu DOST Partisi, HÖH’ün artık miadını doldurduğunu ve Bulgaristan Türklerinin yaşadığı sıkıntıları HÖH’ten çok daha iyi bir şekilde ele alacağını belirtmiştir.
Kaynakça
Çolakoğlu, B. (2011, Mayıs 20). Bal-Türk. http://www.balturk.org.tr/atakadan-cuma-namazinda-provakasyon/ adresinden alındı
DW. (2017, Nisan 06). https://www.dw.com/tr/bulgaristandaki-t%C3%BCrk-partisinden-hay%C4%B1r-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1s%C4%B1/a-38325382 adresinden alındı
Hürriyet. (2015, Aralık 28). https://www.hurriyet.com.tr/dunya/turkiye-ile-rusya-arasinda-yasanan-ucak-krizi-bulgaristana-sicradi-40032753 adresinden alındı
Sputnik. (2016, Eylül 30). https://tr.sputniknews.com/avrupa/201609301025083360-bulgaristan-pece-yasak/ adresinden alındı
Sputnik. (2017, Mart 17). https://tr.sputniknews.com/avrupa/201703171027687359-hoh-ahmed-dogan-bulgaristan-turkiye/ adresinden alındı