Bu çalışmada Sovyetler Birliği’nin inanç ile olan çatışması, farklı liderler tarafından izlenen farklı politikalar, bu politikaların ve uygulanan propagandaların toplum üzerindeki etkisi ve nihayetinde devletin dağılışındaki rolü ele alınmıştır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, varoluşunun başından dağılışına dek Rus Ortodoks Kilisesi ile amansız bir rekabet içindeydi. Sovyet iktidarı tarafından başlatılan bu mücadelenin temelinde yatan motivasyon ise, iktidarın egemenlik alanını yaratırken dini inancın politik ve ekonomik olarak ulaşmayı hedefledikleri noktaya giden yolda büyük bir engel teşkil etmesidir. Fakat bu mücadeleyi anlayabilmek için, öncelikle Sovyet ideolojisine bir bakış atmak gerekir.
Sovyet ideolojisi sıkça diyalektik-materyalist felsefe ve tarihsel-materyalist toplum teorisi ile tanımlanır. Bir devlet ideolojisidir, devlet hakkında bir doktrindir ve gücü elinde tutanlar, ki burada devlet olarak adlandırılan bu kişilerdir, tarafından yorumlanmıştır. Sovyet ideolojisinin amacı devletin çıkarlarını gözetmek ve devletin tesirini özel ve sosyal hayatın tüm alanlarına yaymaktır (Van Den Bercken, 1989). Peki o dönemde tesiri Sovyetlerin devlet ideolojisinden daha güçlü olan bir düşünce, ideolojinin amacına ulaşmasını riske atmaz mıydı? İşte bu sebepten ötürü Sovyet iktidarı, hegemonya alanını yaratırken dinin politik ve ekonomik alanını daraltacağına inanarak kiliseye karşı bir mücadele başlatmıştı. Totaliter bir yapısı olan Sovyetler Birliği insanların dini inançlarından uzaklaştırılıp pozitivist-materyalist bir dünya görüşü doğrultusunda eğitilmeleri ve bu doğrultuda yetiştirilmeleri için bütün gücüyle uğraşmıştır (Saraç, 2019).
Bolşevikler 1917 Ekim Devrimi, diğer adıyla Bolşevik İhtilali, ile beraber hâkimiyeti ele geçirir geçirmez ilk icraatları devlet mekanizması ile iç içe geçmiş durumda olan kilise ilişkilerini resmi seviyeye çekmek ve sonrasında da kiliseyi tamamen devre dışı bırakmak oldu. Bu sebeple ilk olarak Tasfiye Komitesi, sonrasında ise Din Karşıtı Propaganda Komitesi adı altında birimler oluşturuldu (Luukkanen, 1994). Bu birimlerin amaçları din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak ve kilisenin imajını halkın gözünde zedelemekti. Bu sayede toplumun kiliseden uzaklaşacağını düşündüler.
Bu iki birimin yanı sıra 1918 yılına ait “İnanç ve Dindar Kesimlerin Özgürlüğü” üzerine bir Sovyet kararnamesinde şimdi bahsedeceğimiz bölümler büyük önem taşımaktaydı (Lamont, 1936):
- Devlet ve kilise oluşumları birbirinden tamamen ayrılmıştır.
- Birliğin sınırları içerisinde düşünce özgürlüğünü kısıtlayacak ya da engelleyecek, dini mezheplere ayrıcalık ve avantaj sağlayacak yerel yasalar veya düzenlemeler çıkarılamaz,
- Her vatandaş bir dini görüşe sahip olma veya olmama özgürlüğüne sahiptir. Buna karşın herhangi bir mezhep üzerine çalışmalar gerçekleştiriliyorsa sona erdirilecektir.
- Eğitim ve kilise birbirinden ayrılmıştır. Tüm devlet okulları ve özel eğitim kuruluşlarında dini öğretiler yasaklanmıştır. Vatandaşlar özel olarak din konusunda eğitim alabilir.
Bu maddelere ek olarak kilisenin göze çarpan zenginliği ve sahibi olduğu mal varlığı, özellikle Ekim Devrimi sonrası Bolşevik yönetiminin kiliseye karşı yürüttüğü propaganda faaliyetlerinde, maddi olarak zor durumda bulunan köylü kesimin kafasını karıştırma ve kilisenin itibarını zedeleme gibi hedeflere ulaşmak amacıyla sık sık eleştirilere konu edilmiştir. Yönetim değişikliğiyle beraber kilisenin önceki yönetimle yapmış olduğu tüm anlaşmalar geçerliliğini yitirmiş ve Rus Ortodoks Kilisesi yeni devlet yönetimiyle olan ilişkisini tekrar tanzim etmek durumunda kalmıştır (Saraç, 2019).
Daha önce de bahsettiğimiz üzere, Sovyet doktrininin temeli Alman klasik felsefesine, özellikle Hegel diyalektiğine dayalıdır. Onlara göre din, toplumsal gelişmelerin önünde zararlı bir engel ve proletaryanın yani alt sosyal sınıfın dünyada daha refah dolu bir yaşam talep etmesini önleyecek bir afyon, bir uyuşturucudur (Luukkanen, 1994). Sovyetler, değişimin bireyden başlaması gerektiğini savunur. Dini tam anlamıyla bir batıl inanç olarak gördükleri için, yeni Sovyet insanı da dini inanç ve uygulamalarından vazgeçmeli ve gerçek dünya görüşünü rasyonel bilimsel prensiplere dayandırmalıdır (Shepler, 2008). Din olgusu adeta salgın bir hastalık gibi, insanların kendi yerine daha büyük bir güce bağlılık hissetmesine ve toplumun ilerlemesi yolunda gerçek kapasitesini ortaya koyamamasına sebep olmaktadır (Rosenberg, 1990).
Tıpkı Rosenberg’in bahsettiği gibi, Lenin dini bir çeşit hastalık olarak görmekteydi. Lenin’e göre; “Marksizm tüm modern dinleri ve kiliseler ile her türlü dini organizasyonu, emekçi işçi toplumun kapitalist burjuva kesim tarafından kandırılması ve sömürülmesini savunmak için bir araç olarak görmektedir.” (Lenin, 1909). O’nun dünya görüşünce işçi sınıfının alabildiğine ezildiği bir toplumda, halkın salt vaaz yoluyla dini hurafelere inanmaktan vazgeçeceği düşüncesi yersizdir. Komünist bakış açısında, ezilmiş sınıfın, cenneti bu dünyada yalaması üzere gerçek bir devrim mücadelesinde birleşmesi, gökteki cennet için mücadelede birleşmelerinden çok daha önemlidir (Lenin, 1967). Lenin’in bir başka görüşü de emekçilerin dini duygulardan kurtulmasının yolunun propaganda yoluyla bilinç düzeylerinin arttırılmasından geçtiği; ancak bu yapılırken de halkın dini duygularını rencide edici en ufak söylemden kaçınılmasıdır (Saraç, 2019).
KAYNAKÇA
Coşkun, B., “Khrushchev’s Policies toward Religion: Repression in a Period of Reform”, Karadeniz Araştırmalar, Sayı 18, Yaz 2008
Kantemir, A., İslamiyet ve Komünizm, dergi, V/16, 1959.
Lamont, C., Soviet Russia and Religion, International Pamphlets No.49, 1936.
Lenin, V.I., The Attitude of the Workers’ Party to Religion, Collected Works, 15, 1909.
Lenin, V.I., Polnoye Sobraniye Soçiçeniy, T. 12., Moskva: İzdatel’stvo politiçeskoy literaturı, 1967.
Luukkanen, A., The Party of Unbelief: The Religious Policy of the Bolshevik Party, Suomen Historiallinen Seura, 1994.
Pospielovsky, D., Soviet Anti-Religious Campaigns and Persecutions: A History of Soviet Atheism in Theory and Practice and the Believer, Vol. 2, St. Martin’s Press, New York, 1988.
Rosenberg, W.G., Bolshevik Visions: First Phase of the Cultural Revolution in Soviet Russia (Vol. 1), University of Michigan Press, 1990.
Saraç, H., “Kutsalı Topyekûn Dönüştürme Çabası: Lenin ve Stalin Döneminde Sovyetler Birliği’nin Din Politikası”, Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 23, 73-96, Mart 2019.Shepler, R., The Bolshevik Campaign Against Religion in Soviet Russia: 1917-1932, (Doctoral Dissertation), The Ohio State University, 2008