Güney Kafkasya bölgesinde antik dönemden bu yana birçok imparatorluğa ev sahipliği yapmış Türkiye’nin kardeş ülkesi olan Azerbaycan etimoloji olarak Fars dilinde “Ateş Muhafızları” anlamına gelmektedir. 1918 yılında İslam dünyasının ilk demokratik ülkesi olan Azerbaycan Cumhuriyeti adıyla kurulmuştur. 1920 yılında SSCB’nin Azerbaycan’a girmesiyle bağımsızlığını kısa sürede yitirdi. 71 yıl boyunca bu işgal sürdü.
Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara Hükümetini ilk tanıyan devlet olan Azerbaycan’da 1921 yılında Cumhurbaşkanı Neriman Nerimanov, Mustafa Kemal Atatürk ile mektuplaşmış, Atatürk’ün geri ödenecek dediği borcu vererek hem maddi hem manevi bir destek sağlamıştır. Yer altı kaynakları açısından zengin olan Azerbaycan, tarihi bölgeleri ile de oldukça tartışmalı meselelere konu olmuştur. Özellikle Kura ve Aras nehirleri arasında Kuzey Azerbaycan’da yer alan Dağlık Karabağ meseli bugün hala ciddiyetini korumaktadır. Ermenistan ile İran arasında bir geçiş noktası niteliğinde olan Dağlık Karabağ sorunu 19. Yüzyıl sonundan itibaren gündeme gelmiştir.
Ermenilerin Çarlık Rusya’sında yaşanan 1905 ihtilaliyle birlikte bulundukları toprakları genişletme politikası Güney Kafkasya’daki Türklerle aralarında kanlı çatışmaların başlangıcı kabul edilmektedir. Çarlık Rusya’sında meydana gelen devrim hareketleri destekleyicilerini önlemek adına 1905-1907 yılları arasında Ermenilerin Türklere karşı olan saldırılarına destek vermiştir. Art arda yaşanan çatışmalar adeta bir katliama dönüşmüş, 75 Müslüman Türk Köyü yok edilmiş, 200’den fazla köy ve kasaba yağmalanmıştır (Eyvazlı, 2019). SSCB’nin Kafkasya’yı ele geçirmesiyle Dağlık Karabağ bölgesini isteyen Ermeniler ile Azerbaycan Türkleri arasında gerilimler yaşansa da bölge kısa süreliğine Bolşevikler tarafından Ermenilere verilmiştir. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu savaş durumundan kaynaklı olarak bir anlaşma yolu güden Sovyetler 1921 yılında Dağlık Karabağ, Nahcivan ve Zengezur özerk yapılanmalarıyla bölgeleri Azerbaycan’a teslim etmiştir (Beşir, 2011). Bu anlaşmanın ardından Ermenistan Komünist Partisi her yıl düzenli olarak Azerbaycan’a verilen toprakları geri istemiştir. Moskova’da yer alan hükümet bu olaya ılımlı yaklaşmış olsa da 2. Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan olaylar nedeniyle EKP’nin isteği geri çevrilmiştir (Beşir, 2011). 1960’lı yıllara gelindiğinde bu topraklar üzerinde iddia ettikleri hakkın ötesinde Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesini Batı Ermenistan olarak nitelendirmişlerdir (Aygun). 1988 yılından itibaren “Türksüz Ermenistan” söylemi adı altında bölgede etnik temizleme başlatan Ermeniler, 40 bin 897 Türk ailesi, 185 bin 519 Türk’ü zorunlu göçe tabi tutmuşlardır (İbrahimov).
1991 yılında Sovyetlerin dağılmasıyla bağımsızlıklarını kazanan Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki gerilimler gittikçe hız kazanmış, Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermeniler çeşitli gösterilerde bulunmuşlardır. Çatışmanın yeni bir boyut kazandığı bu süreçte, Ermenilerin iddiasına göre Ermenilerin çoğunlukta olması sebebiyle bölgenin kaderini bölgede yer alan halkın seçimine bırakılması talep edilmişti. Azerbaycan ise bölgenin tarih ve hukuksal bağlamda kendisine ait olduğunu ve Sovyetler döneminde uygulanan göç politikalarıyla bölgenin etnik yapısının değiştirildiği iddia edilmiştir (Mango, 2001). Ermenilerin bir diğer iddiasına göre Karabağ bölgesinde M.Ö. 7 yüzyıldan bu zamana kadar Ermeni kültürü ve grupları mevcuttu. Ancak Aliyev’in “Dağlık Karabağ Tarihi Faktlar, Olaylar” adlı eserinde Ermenilerin hiçbir zaman Kafkasya’da bir toprakları olmadığını ve emperyalist güçlerin yardımı ile burada bulunarak Türk topraklarında hak iddia ettiklerini anlatmıştır (Karabaği, 1991). Ermenistan, 25 Ağustos 1990 tarihinde bağımsızlığını elde ettikten sonra Türkiye ile 1921 yılında imzalamış olduğu Kars Anlaşmasını tanımamıştır. Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. maddesinde 1915 yılında yaşanan olaylara Ermeni Soykırımı iddialarında bulunmuştur. Türkiye, Ermenistan ile diplomatik ilişki kurma çabasına girmemiştir. 1993 yılında Yaşanan Hocalı Katliamı sonrasında Türkiye, Kars Akyaka’da bulunan demiryolu geçidini kapatmıştır. (Mango, 2001) Dağlık Karabağ’da bulunan yoğun Ermeni nüfusu ve buna paralel olarak gelişen Ermenistan’ın Büyük Devlet hayali, işleri Ermenilerin lehine çözecek gibi durmuştur. 2 Eylül 1991 yılında “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti” adıyla bağımsızlığını ilan eden bölge, artık Ermenistan desteğini de gözden çıkarmış bulunmaktaydı. (Özgündüz, 2005)
1991 yılının sonuna gelindiğinde Güney Kafkasya’da Ermeniler büyük bir alanı işgal etmiş bulunuyordu. Dağlık Karabağ’ın başkenti olan Hankendi şehrinde son katliama kadar bölgenin büyük bir çoğunluğunu Türkler oluşturmaktaydı. 25 Şubat gecesi Ermeni kuvvetlerinin Hankendi’de yer alan Rusların 366. Motorize Piyade Alayı birlikte Hocalı’ya geçiş yaptılar. 2 saat süren top atışlarının ardından Hocalı’da birçok kişi olay yerinde can verdi. Azerbaycan halkının yanı sıra bölgede ikamet eden birçok Ahıska Türkü de katledildi. Sağ kalanlar ise Askeran-Ketik arasında yer alan bir konumda kurşuna dizilerek öldürüldü (Eyvazlı, 2019). Bu bölgenin seçilmesinin nihai amacı ise havaalanı yakınında bulunduğu için askeri güçlerin ihtiyacı olan yardımın buradan temin edilmesini sağlamaktı. Azerbaycan resmi kayıtlarına göre yaşanan bu acımasız katliamın ardından 83 çocuk, 106 kadın ve 70’ten fazla yaşlı canice katledilmiş; olay yerinden kaçıp ormana sığınanlar ise on gün süren açlık ve soğuktan dolayı vefat etmiştir. 613 kişi öldürülürken 275 kişi Ermeniler tarafından rehin alınmış, 150 kişiden ise hala haber alınamamıştır. Ermenilerin uygulamış olduğu bu katliamın ardında yatan sebep şüphesiz yıllarca biriken Türk düşmanlığının bir neticesidir. Stratejik açıdan oldukça önemli bir olay olan bu katliamın yapılmasındaki amaç ise korkuyla direncin zayıflamasını sağlamak ve akabinde Karabağ bölgesini Ermeni toprakları arasına katmaktır. (Arslanlı , 2015)
Karabağ’ın Kafkasya’daki konumu ve Ermeni-Rus ilişkileri açısından önemi iki madde halinde sıralanabilir:
1. Sovyetlerin dağılımıyla dünyada küreselleşme sürecinde olan Azerbaycan petrolleri
2. Türkiye ve İran başta olmak üzere Orta Doğu ülkelerine karşı girişebilecek bir harekât için üs konumunda olması (Kengerli, 1996)
Hocalı Katliamı yalnızca Türkler arasında değil tüm dünya basınında da yer almıştır. Fransız gazeteci Jan İv Junet gördüklerini haberine şöyle aktarmıştır: “Alman faşistlerin gaddarlığını çok duydum ve okudum. Ama 5–6 yaşındaki çocukları, sivil halkı öldüren Ermeniler, onlardan da beter.” (Beşir, 2011)
Hocalı’da yaşanan çapraz ateşkes sonucu sayıları 200 ila 1000 arasında değişen kayıpların ardından Azerbaycan tarafından katliam olarak belirtilirken Ermenistan ise bunun sadece bir olay olduğuna kanaat getirmektedir. İki tarafın savaş durumlarına bakıldığındaa Azerbaycan gerilla savaşı konumundayken Ermeni kuvvetleri ise düzenli ordu konumunda bulunmaktadır. Hocalı’nın Ermeniler tarafından alınmasının ardından Şuşa da stratejik önemi nedeniyle işgal edilmiştir. Laçin’e açılan yolun ardından Dağlık Karabağ’a ulaşmak oldukça kolaylamıştır (Özgündüz, 2005). Yaşanan katliamın ardından görevinden istifa eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov yerine gelen Ebulfez Elçibey zamanında durumlar biraz daha düzene girmiş ancak bu oldukça kısa sürmüştür. Ermeniler Kelbecer’i işgal etmiş ve Dağlık Karabağ ile ikinci en önemli koridor ellerine geçmiştir. Ancak Ermenistan’ın hedefi Bakü topraklarına kadar uzanan bir devlet kurabilmektir. Azerbaycan’ın iç karışıklıkların (Lezgiler-Taşlilar) yaşanmasının ardından yeni Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev gelmiş ve siyasi alanda devamlılık sağlanabilmiştir. Yapılan ilk hamle Kelbecer’e giden yolun geçtiği Murov Dağı üzerindeki Ömer Geçidi’nin Azerbaycanlılar tarafından geri alınmasıydı. Uluslararası arenadan gelen tepkiler üzerine savaşın durdurulması adına Rusya’nın arabuluculuğu ile 16 Şubat 1994 yılında ateşkes çağrısı yapıldı (Özgündüz, 2005). Hocalı’da yaşanan katliam uluslararası alanda birçok anlaşmanın ihlalinin yapıldığı belirtilerek Azerbaycan Hükümeti tarafından 1994 yılında “Hocalı Katliamı” olarak belirtilmektedir.
Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’te imzalanan ateşkes anlaşmasının tam adı “Bişkek Protokolü” dür. 5 Mayıs 1994 yılında imzalanan anlaşmanın tarafları; Azerbaycan, Ermenistan, Dağlık Karabağ Cumhuriyeti ve Rusya ‘dır. Karabağ sorununu askıya alan bu anlaşma ile sorun tam olarak çözülmemiş ve tüm sorunların yansıması ise 27 Eylül 2020’de yaşanan Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki gerilim çatışmaya dönüşmüştür. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’nın 2005 yılında faaliyet göstermesinden dolayı Azerbaycan ekonomisinde büyük bir canlanma yaşanmış ve ülke silah sanayisi açısından oldukça gelişmiştir. (Özgen, 2020) Ermenistan cephesinde ise durum pek iç açıcı gözükmemekteydi. Yüksek oranda cari açığı bulunan Ermenistan, hammadde ihracatı ve diasporada yaşayan Ermenilerin maddi desteği ile ekonomisini ayakta tutmaya çalışıyordu. (EU4 Business, 2020)
Azerbaycan toprak bütünlüğünü korumak adına gereken adımları atmasıyla Türkiye tam destek mesajını vermiş ve gerekli askeri yardımlarda bulunmuştur. Tarihler 9 Kasım 2020’yi gösterdiğinde ise Azerbaycan 1991 yılından bu yana işgal altında olan birçok toprağını geri almış ve kendi gücünü dünyaya bir kez daha kanıtlamıştır. 2. Karabağ savaşı imzalanan ateşkes ile Azerbaycan büyük bir zafer elde etmiştir.
Sıla Bal tarafından The FEAS Journal için hazırlanmıştır.
Kaynakça
Arslanlı , A. (2015). Karabağ Sorunu ve Türkiye Ermenistan İlişkileri. Ankara: Berikan Yayınevi .
Aygun, A. (tarih yok). “Azerbaycan Türklerinin Ermenistan’dan Zorunlu Göçü. http://soyledik.com/tr/makale/6960/azerbaycan-turklerinin-ermenistandan-zorunlu-gocu– adresinden alındı
Beşir, M. (2011). Ermenileştrilen Kuzey Azerbaycan Türk Toprakları. Türk Yurdu.
EU4 Business. (2020). Armenia’s Economy at a Glance. https://eu4business.eu/ adresinden alındı
Eyvazlı, E. (2019). Hocalı Katliamı’na Giden Süreç ve Türk Basınında Hocalı Katliamı. Avrasya İncelemeleri, 8(2), 152-173.
İbrahimov, A. (tarih yok). Ermenistan’ın Etnik Temizleme Siyaseti. https://1905.az/tr/ermenistanin-etnik-temizleme-siyaseti/ adresinden alındı
Karabaği, M. Y. (1991). Tarih-i Saf-i Karabağnameler. Bakü.
Kengerli, M. (1996). Azerbaycan’ın Karabağ Felaketi. Azerbaycan Dergisi 310, 13-15.
Mango, A. (2001). Ermeni Sorunu Nasıl Çözülmeli? Uluslararası Türk Ermeni İlişkileri Sempozyumu . 2, s. 497. İstanbul : İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları .
Özgen, C. (2020). 44 GÜNÜN ARDINDAN: 2020 KARABAĞ SAVAŞI’NIN ASKERİ AÇIDAN ANALİZİ. Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 7(1), 104-123.